En sevmediğimiz parazit,
en akla gelen bittir. Ne kadar rahatsız verici olduğu ona sahip olduğunuzu
anladığınızda başlar. Ve bir anda ondan kurtulmak istersiniz. Çünkü size
verdiği rahatsızlık sadece kaşıntı hissi değildir, artık kafanızda size ait
olmaması gereken, sizin onu beslediğinize olan mide bulandırıcı bir düşünce
oluşmuş ve bu günden güne siz ondan kurtulmadıkça büyüme eğilimindedir.
Yağdığında, sıcak bir
şeyler içip gevşetip, dışarıyı seyretmek için evde kalma isteğini kışkırtan yağmur,
bir başkası için evini lağım sularından kurtarma çabası ile soluk soluğa
sırılsıklam bırakabilir. Bu sadece zengin ve fakir arasındaki ayrım olamaz.
Öyle olsaydı bütün ihtiyaç sahiplerinin birbirini anlaması gerekirdi. Oysa ki
ev sahibi misafiri sevmez, misafir de misafiri sevmez gibi sanki.
Uzun zamandır Oscar
ödülünü kazanan filmi önceden tahmin etme hevesimi tatmin edememiştim. Ama bu
sene bu filmi geçebilecek bir yapım yoktu zaten.
İnsanlığın tüm
egolarını, tüm zayıflıklarını, tüm boş vermişliklerinin arkasındaki
korkularını, tüm çaresizliğini, aslında varoluşlarının aksine tekrar
kendilerini yaratma kaygısı içinde gerçekleştirmelerini daha önce çok az eserde
rastladım.
Ama her zaman da
söylediğim gibi sinemanın kendine ait avantajları var dezavantajları kadar.
Ancak yönetmen bu avantajları hikayenin üzerine o kadar güzel kurgulamış ki
bazen abartı sahneler bile size doğal gelebiliyor.
Seyretmeye değer bir
film, ancak seyrettiğinizde umarım yağmuru eski iç huzurunuzla beraber
seyredebilirsiniz!!!!!
12.02.2020