#hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Mart 2022 Perşembe

SÖYLEMESEM OLMAZ




 Neredeyse otuz beş yıldır yazdığım günlüklere baktığımda neler görmüşüm ???

Daha çok yüreğime, biraz da sağduyuma güvenmişim…

“Pişmanlık”, “Keşke”, yerine “Aşk olsun”, “Canın sağ olsun” kullanmışım…

İnsanların değişebileceğini, ama bazılarının asla değişmeyeceğini, ama buna rağmen,

İnsanların her zaman seni şaşırtabilecek potansiyele sahip olduğunu,

 “Çorabını giy, ellerini kurula” gibi defalarca söylemem gerekenleri bile aynı ses tonuyla söylemişim.

Mutlu olmanın bir kelimenin ötesinde olduğunu bilmemin, kaybetmekten önce geldiğini

Çoğalınca değerini kaybetmeyen şeyleri,

Uyurken dinlediğim kalp seslerinin hayatımda duyduğum en özgün şarkı olduğunu,

Günlük tutmanın beni özgür bıraktığını,

Başkaları için sevinmişim…

Kendi kararlarımı kendim vermişim…

Çocuk yapmayı ertelemişim…

Doğru zamanda emekli olmuşum…

Usansam da vazgeçmemişim…

Kavgaları ertelemişim…

Sevdim mi tam sevmişim…

İşimi severek yapmışım…

Emekli olmayı beklemeden sevdiğim işlere zaman ayırmışım…

Kendi çocuğumdan “Anne, en çok senin benim gibi olmandan hoşlanıyorum” lafını onun ergenliğinde duymuşum….

Bahar bayramlarında güzel dilekler dilemişim…

Her sabah kalkmak için bir sebep bulmuşum….

Bırak dağınık kalsın sloganı hayatımı kurtarmış…

Bir fındık tanesi büyüklüğündeyken bile çocuklarım ile konuşmuşum….

Daha çok dinlemişim….

Seçici olmamışım…

Zorlamamışım, ikna etmişim…

Gezmişim, dolaşmışım, notlar almışım…

Pencerelerin içini hayal etmişim….

Başarısız olmak ya da olmamanın, bütün meselenin bu olmadığını….

Bugün basit, zor, güzel, süreli ne mevzu ama… bahsettim ama söylemesem olmazdı.

Mutlu olmak …..

foto by Dorina Stati adlı kişinin Pexels'daki fotoğrafı

12 Nisan 2021 Pazartesi

HANDAN ERTUĞRUL- TİYATRONUN TİYATROSU

 


O bir paragraflık haberin çok üstünde bir insandı.

O küçücük bir kızdı aslında anıları ile oynayan.

Onu balkonunda sürekli kuşlarına bıraktığı ekmekleri ile anacağım. Onu evinin her köşesindeki, tarihi değeri paha biçilmez o güzel fotoğraflarla anacağım.

Köşe koltuğuna otururken soluk soluğa kalır ama yine de konuşmayı bırakmazdı. Anlatacaklarının bazen hiç bitmeyeceğini düşünürdüm.

Hiç dilinden düşürmediği Muhsin Canosu’nun,  sulu boya resmi tabi ki başköşede idi.

Hep onun önünde yemek yerdi. Yemek yapmasını çok severdi.

Yaz aylarında sıcaktan bunaldığında “Handan teyze bir klima iyi olur.” dediğimde, bütün parasını hayır işlerine harcadığından, yardıma muhtaç insanların rızkını belirterek “klimadan daha öncelikli harcamalar var kızım” derdi.

O yaşamından, sanatından, anılarından, tecrübelerinden kesitler anlatır keyifle gıpta ile dinlerdim.  Çok defa “Handan Teyze’cim bu anılar heba olacak, ses kaydı bıraktım sana bunları kaydet” desem de hep yapacak başka şeyleri olurdu.



Bir daha böyle bir insanla tanışma fırsatı bulacağımı sanmıyorum.

Sadece tiyatroya değil, hayata, insana, doğaya ve kendine saygısıyla bir insanın kendi olması gerektiği kadar, insan doğasının temel taşlarını da tek tek ortaya koymuştur.

İstanbul’da yaşadığım zamanlar fırsat buldukça yanına gidip onunla doyasıya sohbet etmek, saatlerce dinlemek büyük kızıma da nasip olmuştur. Ona gösterdiği şefkat ve sevgi fotoğraflar aracılığı ile ölümsüzleşmiştir.

Bir kadının ancak görünmeyen kanatlarının olması gerekirdi o gözlerindeki pırıltı için. Çünkü çocuklara yaptığı yurtlar ve okullar sayesinde kim bilir kaç çocuğun onlar bilmeden yüreklerine dokundu.

Dedim ya; sanatı ayrı, hayatı ayrı hikaye idi onun. Oyunculuğu ile çok salon doldurmuştu zamanında. Bir şiir okurdu bize, hem kendi hem de biz birden başka bir ruha bürünür başka bir boyuta geçerdik sanki.

Defalarca denerdim ama, “olacak olacak kızım biraz daha çalış” derdi hep.

Hiçbir şey yeterli değildi onun için, emek vermenin daha güzele gideceğini ama asla tamam işte bu denemeyeceğini o zaman hayatın biteceğini söylerdi.

Duydum ki işte tamam demişsin.

Muhsin Cano’na kavuştun. Işıklar içinde, huzurla uyu ölümsüz insan…

3 Aralık 2020 Perşembe

ERTELENEN İŞLERE GÜN DOĞDU

 

Bu yasaklar yok mu bu yasaklar…

Sürekli ertelediğiniz işleri yapmak size zor geliyordur.

Bunun üzülerek bir hastalık olduğunu söylemek durumundayım.

Ne olduğu hususunda anlaşamadığımıza eminim, çünkü sen nerden bilirsin deyip her şeyi bildiğimizi sandığımız çok durum var bunun gibi.

Peki neden? Yani neden hastalık?

Nereden başlayacağınızı bilemediğiniz için olabilir mi bir düşünün bakalım. Yüzde kaç sizce ?

Bu değil mi gerçektem? Geçtim o zaman.

Peki!!!! O zaman, zaman yetmiyor olabilir mi?

Sanki birazcık bu tuttu gibi kendimden bilirim. Ama yine de tam karşılığı değil.

Sizin biraz iteklenmeye ihtiyacınız var gibi. Evet evet. Böyle ufak ufak;

-Sen yaparsın modu size uyabilir.

Yoksa siz korkuyor musunuz işi layığı ile yapmaktan, aman acaba akrep miyiz yoksa oğlak mı ?

Tavsiyem, hiç yapılmamış ise bence daha kötü değil mi ?

Fikir sizin tabi!!!!

Bir de sonuçtan tırsıyor olabilir misiniz ?

Sanki mahalleyi fazla mı takıyoruz ne?

Artık bunların hiçbiri de değil diyorsanız da, ben işimi erteliyorum ama bu sebeplerin hiçbiri benim ertelememin sebebi değil diyorsanız, lütfen yorumlara bırakıverin de biz de bu yazımızı kuvvetlendirelim.

Asıl mevzuya döneyim o zaman.

Bu yasaklar var ya bu yasaklar. İşte bu yasaklar ertelenmiş işleri yapmanın bir yolu olabilir.

7 Şubat 2020 Cuma

FİLM KOPMADAN

Lütfen filmi artık geriye sarın. Film kopmadan, geç olmadan.
 Birçok ülke, tarımda yaklaşık on yıldır geriye sarım başlattı. Kaybettikleri onca orijinal tohumu toplamak için, hükümet destekli projeler yürütüyorlar. Bunun kıymetini anlamak için umarım çok geç olmasın. Tohum hayat demektir. Hatta genetiği bozulmamış tohumların yanında, nükleer patlamalara direnci güçlü tohum üretmenin yolları aranmakta. Biz, bu filmin neresindeyiz acaba
 Esnaf sana da lafım var. Nedendir, insanlar paketlenmiş, altını göremeyeceği ürünler almak istemez artık. Ürünü bir kez satıp kazanmak olmasın derdin. Terazin aza altın gibi, fazlaya elin bol olsun. Haram da olmasın gözün.

Çocuklar, siz ayrı bir av malzemesisiniz. Sizin alışverişe yönlendirilmeniz demek anne ve babalarınızın da aynı yönde gitmesi demektir. Ve sizi harcamaya yöneltmek daha kolay ve daha ucuzdur. Bu imkanı onlara tanımamak için kendinizi eğitin ve bu yolda araştırmacı olun.

Çiftçim haklısın, kazancın olmuş artık aracının elinde. Alnının teri hakkını bulamıyor. Ama lütfen fazla üretmek derdine kullanma gereksiz tohum. İnan bana çok yakında o elindeki tohumlar altın değerinde olacak.
Tüketici senin derdin büyük, reklamların kötü yoluna düşme. Evde aynından varken, farklı renginden alma. Yapmak istedikleri, sana aldıklarını koyacak dolap, ve sonra da o dolabı koyacak ev aldırmak. Al, al , al, al sürekli al. Hatta giymeden, kullanmadan, etiketi ile tut ama al. Mekanizma işlesin. Kanma. Diren.

30 Ocak 2020 Perşembe

ÇARESİZ


 Çaresiz, istediğine erişmek hususunda elinde bir çaresi olmayan, elinden bir şey gelmeyendir. Size tanıştırmaktan gurur duymuyorum. Elbette olumsuz duygular içeren bu kişilik çoğunlukla istem dışı da çaresizlik içinde kalabilir. Çaresizin, sağlıklı yiyecekler yiyip, çocuklarına sağlıklı yiyecekler yedirerek büyümelerini sağlamak aslında bir istek değil bir gerekliliktir.  Ya da düzenli bir şekilde ders çalışıp, sınavlarını başarıyla geçmesini beklemek ve mezun olduğunda geçimini sağlayacak bir işe yerleşmesi bir istek değil gerekliliktir. Hastalandığında hastalığının ne olduğunu bilmek bir istek değil gerekliliktir. Deprem bölgesinde yaşayan biri olarak çaresizin,  depreme dayanıklı olmayan, yüksek katlı  binalara girip yaşaması  bir istek değil gerekliliktir.
Çaresiz, gerekliliklere rağmen başına gelebilecek türlü alternatiflere boyun eğmiş kişidir. Çaresiz, neyin ihtiyaç, neyin hak olduğunu artık masallarda dinleyen kişidir.
Çaresiz, çoğunluk olduğunun farkında olmayan kişidir. Çaresiz aynaya baktığında kendinden başka birilerini de görme yetisine sahip olduğunun hala farkındadır.
Çaresiz, yaşlandığında emekli değil, öldüğünde emekli olacağını bilendir.
Çaresiz, hava durumu ile kendi psikolojisini ayarlaması için sabah akşam kendini programlayabilendir.
Çaresiz, bilgisayar teknolojisini sadece kullanıcı modunda kullandığında kendini bilim adamı sanması istenendir.
 Çaresiz, toprağının üstüne betonu diktiğinde, aç kaldığında onu yiyebileceğini düşünmesi istenen müteahhitlerin müşterisidir.
Çaresiz, resmini çektiği her şeyin yüzyıllarca aynı kalacağını düşünme gafletinde olandır.
Çaresiz, dünya üzerinde bir noktadan fazla olduğunu düşünerek kürek çekmeye devam edenlerdir.
Çaresiz, güneşin çıkmasını ısrarla beklerken, dışarıda yıkıp döken canavarın evine uğramaması için dua edendir.
Çaresiz, ……………………………………………..28.01.2020

13 Kasım 2019 Çarşamba

Placebo Yanılgısı




Size öyle bir sihir yapıyorum ki, placebo adında, bir bonbon şekeri de alsanız, ağrılarınız azalıyor. Hem de daha ilaç kana karışmadan, on dakika kadar kısa bir süre içinde, dertlerinizden kurtuluyorsunuz. Şimdi biraz daha aydınlatalım konuyu isterseniz. İlaç araştırmalarında kullanılan etkisiz bir ilaçtır “placebo”. Bir ilacın etkilerini araştırırken, bir grup etkisi incelenen yeni ilacı alırken, diğer grup ta etkisiz eleman olan placeboyu alır. Esas önemlisi, bu tahlilleri de-ğerlendirecek doktorlarında, hangi grubun placeboyu aldı-ğını bilmemesidir. Ama placebo, farmakolojik olarak etkisiz madde bile olsa, yapılan araştırmalara göre, ağrılı du-rumlarda ve hatta depresyonda bile %30 etkisi olduğu or-taya çıkmıştır. Beynin iyileştirici gücünün etkisi. Başka bir şekilde açıklanabilir mi? Negatif ve pozitif düşünce farkının insan üzerinde etkisi yadsınamaz.  
 Yalnız burada çok ince bir çizgi var. İnsanların olumlu düşünceler üreterek kendilerini iyi hissetmelerini sağla-mak, bir süre sonra onları ne kadar duyarsızlaştırabilir.
Özellikle kendileri ile ilgili olmayan ama toplumu ilgilendiren sorunlar konusunda. Şiddet görmeyen bir kadın, şiddet gören bir kadını ne kadar destekler, ya da engelli olmayan biri engelli için uygun olmayan bir ortamı, ona uygunsuzluğunu nasıl anlar. Bunu nasıl bir irade, nasıl bir eğitim ile sağlayabilirsiniz. Sosyal sorumluluk içeren eğitimler, insanlara çok erken yaşta aşılanmalı, bunun gerekliliği anlatılmalıdır. Bir-birinin hakkını ortak platformlarda koruyan toplumlar, ancak daha ileri düzeyde uygarlaşabilirler.
Placeboyu dozunda kullanmanız dileğiyle…





4 Ocak 2017 Çarşamba

KALP ATIŞI KADAR


İçiniz titrerdi onu her gördüğünüzde, elini her tuttuğunuzda ayaklarınız yerden  kesilmişçesine mutluluk hissederdiniz. Ne kadar yaklaştınız ona, son zamanlarda kalbinin artık yorgunluktan ve düşünceden, yılların ona yüklediği ağırlık altında sıkışmasından daha yavaş attığını duyacak kadar yakın mıydı anımsar mısınız ?

Ya küçücük olan kucağınızda, canınız yanar her düşüşünde, her gözyaşı bir ömrünüz olur ateşinde. Kimse üzmesin onu arzu haliniz sorulsa dersiniz. Peki hayata, her sabah gözlerini açarken tekrar doğduğunu, kibri, fark edişleri, yeni yeni keşfi ama gülmeyi, kahkahaya çevirmekte ki doğuştan gelen yeteneği, her şeyi oyuna çevirme yaratıcılığını gösterirken, hiç onun kalbinin yerinden çıkmışçasına atışına kulak kabartacak kadar yaklaştınız mı en son ne zaman hatırlar mısınız ?

28.12.2016

19 Ekim 2016 Çarşamba

DENGE

Her şeyi boşlayarak yaşayabilmek nefes alabilmek gerekir. Nefes almak için sevilmeye, saygı duyulmaya ihtiyaç yoktur. Ama yaşamadığını anlayabilmek için bunlara ihtiyacın var. Ekmeksiz susuz yaşanmaz. Onlar zaten sende var. Ruhunda, özünde onlarla berabersin. Kimseye zorla senin kıymetini bildiremezsin, gözleri kör ise, kimseye tatlı sözler söyletemezsin, dilsiz ise. Hayatı kendine cehennem edip elin boş dönmektense, her gün hayal kırıklığı yaşamaktansa  niye gülüp geçmiyorsun ki inan bana daha kolay. Sadece yüksek bir eşikten atlamak gibi.  
Düşünün ki insanoğlu nice yetenekleri, yıllar sonra adeta eserlerini milyonlarca dolar vererek güven altına almaya çalıştığı sanatçıları sefalet içinde gözlerini yummalarına seyirci kalmıştır. Zaman gelince kocanız, çocuğunuz, anneniz, babanız, kardeşleriniz bile, sizi kıracak o güne kadar onun için yapmaya çalıştığınız her şeyi yok sayıp alalede biri gibi davranabilecektir. Lütfen rica ederim buna alınmayın. Buna doğanın bir kanunu gibi bakın, siz de sizden öncekilere yaptınız bunu belki. Ama haklıydınız. Onlar da kendilerine göre haklı olabilirler. Hayatın zaman olarak geçtiğini kabul ediyorsanız, hayatın sizin zamanınızdaki gibi olmadığını kabul etmek mecburiyetindesiniz Eskiden çalışmayan bir kadın, bazı şeyleri kanıksamaya mecburdu. Şimdi çalışan bir kadında da aynı şeye mahkum. Bunu perhiz yapan bir vücudun ilk zamanlarda şeker yemeyince verdiği tepkiye zamanla alışıp şeker yemesede tepki vermemesine benzetebiliriz.  Yani çalışıyor olmanız veya olmamanız bir süre sonra sizin söz hakkına sahip olmanız konusunda bir ayrımda bulunmuyor. Elbette bunu kendinizi tamamen teslim edin modunda söylemiyorum. Ama kibir ve ukalalık moduna girdiği zaman evliliklerin çabuk devrilme aşamasına girmesinden ve asla yakalanmayacak bir mutluluk tramvayına dönmesinden korkuyorum.
Hayatı, olduğu gibi kabul etmekten başka çaresi olmayan biri gibi umutsuz değil, ama rüzgar değirmenleriyle tek başına savaşacak kadar da fütursuz olmayınız. Kadının en iyi yapabildiği şey bu zaten “DENGE”
17.10.2016