#arayış etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#arayış etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Mart 2021 Salı

IĞDIR, HARWARD ARASI KAÇ KM ?

 





Çalış ya da çalışma ..

Bu kişisel bir tercih aslında, ama nereye kadar ?

İşte tam da bu sırada televizyonda Iğdır’da doğmuş ve imkansızlıklar sebebiyle ailesiyle İstanbul’a taşınmış bir çocuk geliyor ekrana.

Bu çocuk yine imkansızlıklar yüzünden 13 yaşında ilkokula başlamak durumunda kalıyor.

Okula başlamasının bile imkansız olduğu, ailesiyle beraber bir tekstil fabrikasında çalışmaya başlıyor.

Tekrar o tekstil fabrikasına dönmek zorunda kalmamak için var gücüyle ders çalışmaya başlıyor. Çünkü tek çıkış yolunun bu aydınlık kapı olduğunun farkında.

Uzun ve yorucu bir “kısa” ömrün ardından Amerika’da tıp öğrenimi kadar zorlu bir eğitimin hakkından geldiği gibi Harvard gibi ünlü bir okuldan beraber çalışma teklifi alıyor. Çünkü özellikle yabancı uyrukluların Amerika’da tıp eğitim alması kelimenin tam anlamıyla zor.

Hayalini gerçekleştirdiğinin farkında olarak hayatına devam etmeye kararlı.

Aynı zamanda kendi ile birlikte kız kardeşinin de Amerika’da hukuk eğitimi alması için girişimlerde bulunuyor ve bunu başarıyor.

Karşılaştığımız, yaşadığımız bu dünyadaki, tonlarca olumsuzluk ve şikayet ettiğimiz yüzlerce haksızlık, bu bahsettiğimiz hikayeye uğramamış gibi görünebilir. Ama bu sizi yanıltmaktan ve gereksiz yere bahane üretmekten öteye geçemez.

Üretmenin ötesine geçmek, başarılara imza atmak, dolu dolu yaşamak farklı anlamlandırılabilir.

Ellerinde kokteyler, insanlarla dolu bir havuzun içinde çekilen on saniyelik videolar da olabilir.

Kimselerin bilmediği, bir gün Nobel ile geri dönen bir haber de olabilir.

En başta söylediğim gibi; çalış ya da çalışma bu senin tercihin..

 

 

 

1 Mart 2021 Pazartesi

İRADE GÜCÜ MODA DEĞİL

 



Kendinizi ve eylemlerinizi daha iyi kontrol edebilmek için iradeyi nasıl artıracağınızı merak ediyor musunuz? Bunu gerçekleştirmenin yollarını öğrenmek ister misiniz?

Bir özdenetim uygulamasının amacı, kullanıcıların hayatlarını daha verimli bir şekilde düzenlemelerine yardımcı olmaktır.

Ego tükenmesi, başladığınız şeyi bitirme konusundaki inancınızı ve kararlılığınızı kaybettiğinizde gerçekleşir. Bir görevin ortasında bunu deneyimlememeyi öğrenin.

Özdenetim, kendinizi dürtüyle bir şeyler yapmaktan alıkoyma pratiğini içerir. Nasıl sahip olacağınızı ve ne zaman azaltacağınızı veya artıracağınızı  öğrenin.

Öğrenin diyorum çünkü günümüz insanının irade, özdenetim güçlerini artırma yetenekleri de artık kişisel olma yolundadır.

Örnek, bir ev hanımı ev işlerinden kurtulup bir türlü kendine zaman ayıramadığından bahseder. Çünkü kişisel, öznel irade yönlendirme yollarını bilmiyordur.

Şimdi bu kadın, ev işine başladığında kendine bir saat belirlese ve bir saat mutfakta iş yapacağım ve bırakıp piyano’nun başına geçeceğim dese ve bunu gerçekleştirdiğinde alacağı hazzı tatma imkanı olsa.

Ya da işyerinde ve çok  yoğun çalışan biri öğlen tatillerinde arkadaşları ile hep aynı şeyleri konuşacağı yerde erkenden yemeğini yiyip, o çok arzu ettiği denemelerini yazsa, öğleden sonrası bambaşka geçmez mi?

Her odanızda bir gitar,  bir tual boyamak üzere, bir makrome sizi bekliyor olsa.!!!!

Abartılı mı geldi? Her odanızda o odaya ait bir sürü gereksiz tozunu aldığınız süs objesi var ama. İşte değiştirmeniz gereken bu.

Olması gereken değil, sizin neye ihtiyacınız olduğudur.

22 Aralık 2020 Salı

HAYDİ TÜRK FİLMİNE

 

17 - 30 Aralık 2020

İstanbul Modern Sinema’nın, Türk Tuborg A.Ş.’nin katkılarıyla, Türkiye sinemasından yepyeni filmleri bir araya getirdiği Biz de Varız! programı bu yıl dokuzuncu yaşını kutluyor. Çevrimiçi ve ücretsiz gerçekleşecek program son yılın merak uyandıran, festivallerden ödüllerle dönmesine karşın vizyonda hak ettiği yeri bulamamış filmlerden oluşuyor. Biz de Varız!’ın açılışını dünya prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nin Eleştirmenlerin Haftası’nda kazandığı ödülle dikkat çeken, Azra Deniz Okyay’ın ilk uzun metrajı Hayaletler yapıyor. Film, İstanbul’un genelinde yaşanan elektrik kesintisiyle daha da distopik hale gelen bir mahallede kendi dertlerinin peşinden giden dört karakterin kesişen hikâyesini takip ediyor. Hayaletler’in de “En İyi Film” dahil beş ödülle döndüğü bu yılki Altın Portakal Film Festivali’nde “Behlül Dal En İyi İlk Film Ödülü” alan Ferit Karol’un Kumbara’sı orta sınıf bir adamın kefil olduğu arkadaşından kalan borçla girdiği yeni hayat mücadelesini anlatıyor. Gösterilecek filmler arasında bir apartmanın çatısına dikilen televizyon anteninin yaydığı öldürücü güç üzerinden gerçeklik algısının manipüle edilişini gerilim-korku türünde işleyen Bina da yer alıyor. Biz de Varız! seçkisinin önemli bir bölümü bu yıl adından çok bahsedilen Maddenin Halleri, Mimaroğlu, Ah Gözel İstanbul, Miss Holokost Survivor gibi belgesellere ait.  

Gösterimlerin yanı sıra filmlerin yönetmen ve oyuncularıyla kısa söyleşiler gerçekleştirilecek. Söyleşiler, İstanbul Modern'in YouTube kanalında gerçekleşecektir. 

Filmler gösterim programında belirtilen tarih-saat aralıklarında yayında kalacaktır.

16 Aralık 2020 Çarşamba

MASTERCHEF JUNİOR

 


Aborjinler  “Maddi nesnelerden ve ön yargılardan kurtulmak ''var olmaya'' doğru yapacağın yürüyüşün gerekli ve vazgeçilmez adımıdır” der.

Amma ve lakin biz bunu bırakın yumurcaklara anlatmayı….Yaşını başını almış, koskoca adamlara, kadınlara bile anlatamıyoruz.

Yakında televizyonda ekranı görmek için arkasına geçmek zorunda kalacağımız reklamlardan birinde bu ilan vardı.

Masterchef Junıor’lar aranıyor.

Ta ki yemek yapmayı zevk haline dönüştürmekten çok tanınmış olmayı kafaya takmış bebeleri görünceye kadar. Dünya ne menem bir yermiş ki dedim.

Bir çocuk yetiştirirken onun içine bu hırsı, yerleştirmek için nasıl bir çaba gösterilmiştir acaba ?

Yıllar önce yazdığım bir yazıydı.

Opportünist Çocuklar

Opportünist çocuklar yetiştirmeyin. Bunun da modası geçecek, demiştim o yazıda.

Belki on yıl olmuş ben bu yazıyı kaleme alalı.

Bırakın modasının geçmesini, almış başını gitmiş gidiyor.

En çok da kafama takılan, bu opportünist yetişen çocukların karşısına, insanı insan yapanın et ve kemik değil yüreği olduğunu öğrenen çocuklar çıktığında ne olacağıdır.

Varsın biri hakkını arasın, diğeri de hakkına razı olsun.

Ya da dişe diş göze göz kim ayakta kalırsa.

Sessizce çekilmek isteyen taraf belli diyorum içimden.

Hayal kırıkları, olur mu acaba kazanan taraf ta da olsan?

Kim ister ki kazanan da olsa,

Madalya da onun da ismi olsa,

Ekranlarda boy boy resim görünürken, tv nin haberlerindeki gibi bir anlık bir görüntü ile flulaşan hayatlardan olsa,

Ve…. Derken aklıma çikolata fabrikası geliyor.

Evet o bildiğiniz Charlie’nin Çikolata Fabrikası…

Ve ben naçizane size diyorum ki…

Şimdi salona gidin ve televizyonunuzu pencereden fırlatın…

Desem de bunu ciddiye almayın.

Ama kesinlikle opportünist çocuklar yetiştirmeyin.

3 Aralık 2020 Perşembe

ERTELENEN İŞLERE GÜN DOĞDU

 

Bu yasaklar yok mu bu yasaklar…

Sürekli ertelediğiniz işleri yapmak size zor geliyordur.

Bunun üzülerek bir hastalık olduğunu söylemek durumundayım.

Ne olduğu hususunda anlaşamadığımıza eminim, çünkü sen nerden bilirsin deyip her şeyi bildiğimizi sandığımız çok durum var bunun gibi.

Peki neden? Yani neden hastalık?

Nereden başlayacağınızı bilemediğiniz için olabilir mi bir düşünün bakalım. Yüzde kaç sizce ?

Bu değil mi gerçektem? Geçtim o zaman.

Peki!!!! O zaman, zaman yetmiyor olabilir mi?

Sanki birazcık bu tuttu gibi kendimden bilirim. Ama yine de tam karşılığı değil.

Sizin biraz iteklenmeye ihtiyacınız var gibi. Evet evet. Böyle ufak ufak;

-Sen yaparsın modu size uyabilir.

Yoksa siz korkuyor musunuz işi layığı ile yapmaktan, aman acaba akrep miyiz yoksa oğlak mı ?

Tavsiyem, hiç yapılmamış ise bence daha kötü değil mi ?

Fikir sizin tabi!!!!

Bir de sonuçtan tırsıyor olabilir misiniz ?

Sanki mahalleyi fazla mı takıyoruz ne?

Artık bunların hiçbiri de değil diyorsanız da, ben işimi erteliyorum ama bu sebeplerin hiçbiri benim ertelememin sebebi değil diyorsanız, lütfen yorumlara bırakıverin de biz de bu yazımızı kuvvetlendirelim.

Asıl mevzuya döneyim o zaman.

Bu yasaklar var ya bu yasaklar. İşte bu yasaklar ertelenmiş işleri yapmanın bir yolu olabilir.

10 Kasım 2020 Salı

KASIMPATI


 

Böyle bir lider nasıl anlatılabilir diye düşündüm. Ve size o özel günün en beğendiğim dış basın gazete başlıklarını derledim. Daha söze gerek var mı?

Doğanın bile selamladığı bir lider….

Alman basınından "Volkischer Beobachter"

"Atatürk Türkiye’yi tek düşman kalmaksızın bırakmıştır. Bu, zamanımızın hiçbir devlet şefinin başaramadığıdır."

Avusturya basınından "Neue Freie Presse"

"Türk halkı, kurtarıcısını ve babasını kaybetti."

 Danimarka basınından "National Tidence"

"Atatürk, yirminci yüzyılın en büyük mucizesidir."

ABD basınından "Chicago Tribune"

"Dünya sahnesinden tarihin en dikkat çekici adamlarından biri geçti."

 İngiliz basınından "Daily Telgraph"

"Kadınlar başka hiçbir ülkede bu kadar hızla ilerlememişlerdir. Bir ulusun bu derece değişmesi, tarihte, gerçekten eşi olmayan bir olaydır."

 

 Fransız basınından "La Libre Belgique"

"Türkiye’nin uluslararası ünü, prestij ve otoritesi durmaksızın yükselmiştir. Milletine bu kadar az zamanda bu ölçüde hizmet edebilen tek devlet adamı Atatürk’tür."

 Avusturya basınından "Neue Freie Presse"

"Büyük düşüncelerin adamı, bir devlet mimarıydı."

 Mısır basınından "El-Mısri"

"Atatürk’ün yaptıkları insanoğlunun kolay kolay yapabileceği şeylerden değildir. O, büsbütün başka bir insandı."

 İsviçre basını

"Atatürk, bir medeniyet kaynağı idi."

 Macar basınından "Rendelet"

"Yüzyılımızda, 'olmayacak hiçbir şey yoktur' şeklindeki tarihi gerçeği ispatlayan ilk adam olmuştur."

 İran basınından "Tahran"

"İslam dünyasının büyük insan yetiştirme gücünü yitirdiğini öne sürenler, Atatürk’ü hatırlamalı ve utanmalıdırlar."

"Atatürk’ün ölümü dolayısı ile Kraliyet Sarayı Şehinşâhi ve hükûmet bir ay resmî yas ilân etmiştir. Majeste Şehinşah, gömme töreninin sonuna kadar İran’da askerî ve resmî binalar üzerinde ve yabancı ülkelerdeki  İran temsilciliklerinde bayrakların yarıya indirilmesini emir buyurmuşlardır. Bu irade-i Şehinşahî bugün bütün gazetelerde ilân edilmiştir.”

 Portekiz basınından "Arriba"

"Atatürk, başı dumanlı doruklarda yüce bir dağ tepesidir. Siz ona yaklaştıkça o yükselir ve aranızdaki mesafe sonsuza değin aynı kalır. Devirlerinde büyük gözüken, zamanla küçülen benzerlerinden farkı budur ve böyle kalacaktır."

 Alman basınından "Börsen-Zeitung"

"Almanya, Atatürk’ün eserine ve mücadelesine hayrandır. Onda, tarihi eseri, özgürlüğü seven bütün milletler için bir sembol olarak kalacak kudretli bir kişilik görmektedir."

 Fransız basınıdan "Paris-soir"

"Sırasıyla ihtilalci ve asi, sonradan muzaffer bir kumandan olan 'Türklerin babası'. Yeni Türkiye’yi yarattı, sultanları kovdu, kadınlara hürriyet verdi, fesi kaldırdı, ülkesinde radikal bir inkılap yaptı."

 Mısır basınından "Egyptian"

"Çağının, belki de tüm tarihin en olağanüstü kişilerinden biri."

 Çin basını

"Biz Çinliler, hepimiz bu mateme iştirak ediyoruz. Zira büyük bir milletin, çok sevilen büyük Ata’sının ölümü yalnız Türkiye için değil, aynı zamanda bizim kıtamızda ve bütün dünyada büyük bir boşluk bırakmaktadır."

 Fransız basınından "Le Petit"

            "Atatürk öldü. Barış kubbesinin Doğu sütunu yıkıldı. Artık evrende barışı kimse garanti edemez. Nitekim Avrupalı devlet adamları; onun 1930’da yaptığı uyarı ve tavsiyeleri dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş felaketinin içine sürüklemişlerdir."

 Fransız basınından "L’Illustration"

"Tarih çok büyükler gördü. İskenderler’i, Napolyon’ları, Washington’ları gördü. Fakat yirminci yüzyılda büyüklük rekorunu Atatürk, bu Türk oğlu Türk kırdı."

 Alman basınından "Frankfurter Zeitung"

"Türk halkı, Mustafa Kemal’in ölümüyle, bugün sahip olduğu her şeye minnettar olduğu adamı kaybetti. Anadolu’nun millî bilincinden ve merkezinden doğan yeni dinamik devlet ve 'Boğazın hasta adamının' yerine içeride ve dışarıda istikrar kazanmış olan cumhuriyet onun eseridir. O, her yönüyle yeni bir Türkiye ortaya çıkardı."

 ABD basınından "The New York Times"

"Halk yas tutuyor. Askeri kahraman Atatürk devleşen bir devlet yarattı."

 Suriye basınından "Elifba"

"Vatanını muhakkak bir parçalanmaktan kurtararak gemisini güvenilir bir limana götürdükten sonra milletinden bir taht istemedi. O, kelimenin bütün anlamıyla bir insan, eşsiz bir dahi, kahraman bir asker ve siyaset adamı idi. Hayatını milletinin mutluluğuna adadı, bu uğurda genç yaşta hayata gözlerini kapadı."

 İtalyan basınından "La Tribuna"

Atatürk’ün ölümü ile Yakın Doğu’nun gelişmesine birinci derecede etken olan son derece kuvvetli bir şahsiyet kaybolmuştur."


23 Mart 2020 Pazartesi

TEPETAKLAK DÜNYA CORONA



Bildiğiniz her şey tepetaklak. O sıcacık koltuklarınızda oturup, mısır yerken üç boyutlu seyrettiğiniz filmlerin başrol oyuncusu artık sizlersiniz.
Vaka; Yer: Milano; Yaş 71. Adı Angela.
Angela, Doktor Bruno’ya yalvarıyor. Ölmeden önce sevdiklerinin yüzünü görmesine izin vermesi için. İnsanoğlu kendi yarattığı teknolojinin içine hapsolmuş, Angela, whats up sayesinde sanal olarak veda ediyor. 16 Mart 2020 tarihi itibariyle aynı gün ölenlerin sayısı 368 ile birlikte toplam 1809’a, virüsün bulaştığı kişi sayısı ise 24 bin 747’ye yükselmiş bulunmakta.
Vaka; Yer: İngiltere Parlamento Binası
Edward, “Sürü bağışıklığı” stratejisi ile salgını kontrollü olarak yaymayı ve bu şekilde insanların bağışıklık kazanmasını öneriyor.
Öneri, 203 bilim adamı tarafından çok riskli olduğu için ret ediliyor.
Önlemler teker teker sıralanıyor.
Yaşlılar 4 ay evlerinden çıkmayacaklar
Başkalarının hayatını bilerek riske sokan insanlar gözaltına alınabilecek.
Askerler marketleri koruyacak.
Vaka; Yer: New York Belediye Başkanı Bill de Blasio
Uzun bir sessizlikten sonra basın toplantısında Newyork ‘un atan kalbi tüm eğlence mekanlarının son bir emre kadar kapanacağını. Bu olayın bir savaş zamanı gibi düşünülmesinin kayda geçmesini istedi.
Vaka; Yer: ABD Seattle Kaiser Permanente Washington Sağlık Araştırma Enstitüsü’nde
Corona aşısı klinik çalışmalarının 16 Mart itibariyle başladığını belirtti.
Vaka; Yer: İspanya Madrid
15 günlük ulusal karantina ilan edildi. Lig maçları iptal edildi.
Vaka; Yer: Güney Kore Seul
Günde yaklaşık 26 bin kişi corona testi oluyor. Bu dünyada bir numara.
Vaka; Yer: Türkiye
Umreden dönen 21 bin yolcu, öğrenci yurtlarında 14 gün süreyle karantina altına alınacak.
Yurtdışından Türkiye’ye giriş yapacaklar saat 24.00 kadar girişi tamamlayacaklar.
Okullar tatil edildi.

BALON




Ölüm, herkese aynı acıyı vermez. Elbette onu tanıyan, ona sarılıp, onu koklayan, ona selam veren, ona baba diye seslenen için bir başkadır ölümün kokusu, varlığı.
Aynı balonunun patlamaması için, oynamayan  çocuğun söyledikleri gibi, o patlarsa babam bir daha ölür, çünkü o balonun içinde onun nefesi var. O şişirdi balonu. Diyen kız çocuğunun hayalindekidir tam da ölüm sıfırdır, yokluktur, bir daha olmayacaktır.
Elbette tanımayan biri için yokluk bu kadar içselleştirilmez. Aynı şehit annesinin dediği gibi
-“Helva sizin ocağınızda pişmediği sürece, size tatlı gelir.”
Bir gül çiçeği, yanındaki gül sararıp solunca o da solmaz, yapraklarını eğmez. Bir bitki kadar da tepkisiz olmamak gerekir. Var olan insani duygulardan, Türk geleneklerinden gelen esintilerle bile olsa içten içe bir burukluk hissedilmelidir.
Twıtter’in parmak hızıyla değişen hastag’larine benzedi duygularımızda. Hızına yetişemiyor akıl, duygularımızın. Ya da duygularımız, aklımızın.
Ama filmlerdeki gibi değil ölüm, Takır takır ölen adamlar, ölüm konusunda hissettiklerimizi törpülemiş sanırım.
Her şey bir yana ölüm bir yana ama.
Ben baba olmak istiyordum.
Ben nişanlı idim.
Ben annemi ev sahibi yapmak isterdim.
Ben yeni bir üniversite okumak isterdim.
Ben kızımın ilk cümlesini duymak isterdim.
Ben işyerimi büyütmek isterdim.
Ben babamın mesleğini internete taşımak isterdim.
Ben dünyayı dolaşmak isterdim.
Ben gitar çalmayı isterdim.
Ben çiçeklerle uğraşmak isterdim.
Ben buraya sadece on tane ve sadece bir dilek yazabildim. Devam edemedim.
Sadece onların isimleri yoktu, resimleri yoktu bu dünyada. Kocaman hikayeleri vardı uzayacak……
Ama ölüm herkese aynı acıyı vermez

28 Kasım 2018 Çarşamba

10 KASIM MAVİSİ


Geliyordu mavi gözlü.
Yükü omuzlarını aşmış,
Düşmemek için birbirinin üzerine tutunmuş sıkıntılardan oluşturduğu bir pelerin vardı arkasında.
Uzun bir yolculuğun ardından baktığında, geride yapılmış çok şey olduğunu gördü. İçi yine de rahat değildi.
Kendisinden sonraki nesillerin, kendi ağzından, ne mücadelelerden sonra Cumhuriyet denen sihre kavuştuğunu yazmalıydı. Belgeleriyle, ta ki Samsun’a çıkışından Cumhuriyet İnkılaplar’ına kadar.
Öyle bir dille yazmalıydı ki, kullandığı kelimeler, virgüller yanlış anlaşılmasın, açık ve şeffaf olsun ki Türk genci nasıl konuşacağını, nasıl yazacağını da anlayabilsin.
Birinci ağızdan olsun ki kulaktan kulağa giderken başka anlamlara çevrilmesin.
Hatta öyle bir hal alsın ki, bir bağımsızlık rehberi olsun.
Öyle bir eser olsun ki bizzat gerçekleştiren ve yazanı bir olsun.
Adı da NUTUK olsun.
Sonra bir de bunun özeti olsun, sürekli karşımızda olsun, bizi motive etsin,
O da GENÇLİĞE HİTABE olsun.
14.11.2018

18 Ekim 2017 Çarşamba

HEPSİ HAKLI HEPSİ HAKSIZ

Uzun bir zamandır karşınızdakinin, sizin fikrinizi beğenmez ise değiştirmek istediğini fark ettiniz. Size değişik örneklerle, haklılığını ya da sizin haksız olduğunuzu anlatmaya çalışır bulursunuz bir süre sonra onu. Bu öyle bir virüstür ki aslında sizde birkaç dakika sonra aynı şeyi kendiniz yapıyor bulursunuz ? Kendinden olmayanı dışlama mekanizması çalışmaya başlamıştır.  Tecrübeleriniz size, örneğin mutsuz insanlarla olma diyor veya size çok ihtiyaç duyabilecek biriyle ilişki kurmaya mesafe koyduruyor .  Sebep ne olursa olsun aslında bütün bu otokontrol edilmiş hareketler, sizi fark etmeden gizli bir çemberin içine iteklemeye çalışıyor. Bunu anlamak için ise zamanınız yok. Çünkü, ne insanları gerçekten tanımak için zaman ayırabiliyorsunuz, ne de aslında buna kafa yormak istiyorsunuz. Bu bazen uğruna canınızı bağışlayacağınız  çocuklarınız bile olabiliyor.  İşte tehlikenin en büyük boyutu burada tavan yapıyor. Çünkü aslında bir sıfır önde başladığınız yarış, çocuklar devreye girdiğinde inanılmaz yenilgilerle doluyor. Ve hatta en kötüsü  son buluyor. Ama yapmanız gereken, son bulmadan önceki resmi çözümleyebilmek.

13.10.2017

21 Nisan 2017 Cuma

AKDENİZ



Pedalımı çevirmeye başlarken Akdeniz esintisinin beni nerelere alıp götüreceğini  merak ediyordum. Aynı yolu her gün almanın neresi merak edilecek diye sorabilirsiniz. Şimdi anlatayım o zaman dayanın arkanıza……
 Deniz kenarındaki lisenin deniz gören kocaman bahçesi, uçurtma çiçekleri ile dolmuştu. Gençlerin yüzündeki gülme alışık olduklarınız gibi değildi. Göğe çıkan umutların ne olursa olsun yeşermesi gerektiği gibi, inşaat için getirilmiş kumun içinden fırlayan filizler gibi.
 Mimozaları, ud nağmeleri ile dans ettiren yaşlı beyefendi, günlerin geçiş serenomisine eşlik ediyor.  Ama hiç acelesi yok. Çünkü acelenin tüketmek olduğunu bilecek kadar yaşamış.
Japon çiçeklerinin koyu gölgesi okul kaçamaklarının kahvesi olmuş. Tam da çektikleri canlı yayına giriş yaptım bisikletimle. Gençlik iksiri onların havalarındaydı sanki bol bol içime çektim.  Dönüş yolunda gördüğüm ölü kumru, özgürlüğün sonsuza kadar sende kalmayacağını yine hatırlattı bana. Hızlandırdım pedallarımı, kalktım selemden, Akdeniz rüzgarı, saçlarımın arasından geçerken, gökyüzünün mavisini tutmaya çalışmayacaktım.

21.04.2016

4 Ocak 2017 Çarşamba

KALP ATIŞI KADAR


İçiniz titrerdi onu her gördüğünüzde, elini her tuttuğunuzda ayaklarınız yerden  kesilmişçesine mutluluk hissederdiniz. Ne kadar yaklaştınız ona, son zamanlarda kalbinin artık yorgunluktan ve düşünceden, yılların ona yüklediği ağırlık altında sıkışmasından daha yavaş attığını duyacak kadar yakın mıydı anımsar mısınız ?

Ya küçücük olan kucağınızda, canınız yanar her düşüşünde, her gözyaşı bir ömrünüz olur ateşinde. Kimse üzmesin onu arzu haliniz sorulsa dersiniz. Peki hayata, her sabah gözlerini açarken tekrar doğduğunu, kibri, fark edişleri, yeni yeni keşfi ama gülmeyi, kahkahaya çevirmekte ki doğuştan gelen yeteneği, her şeyi oyuna çevirme yaratıcılığını gösterirken, hiç onun kalbinin yerinden çıkmışçasına atışına kulak kabartacak kadar yaklaştınız mı en son ne zaman hatırlar mısınız ?

28.12.2016

20 Aralık 2016 Salı

2016 ARTIĞI 2017



Baktığım her köşenin,  bir daha her istediğimde  göremeyeceğim yerler olduğunu bilmek acı veriyor. Bu bırakmanın, terketmenin güzel yanı herhalde. Çünkü bana huzur ve mutluluk veren şeyle vedalaşmak her zaman daha kolay olmuştur.  Keşke eski yılı da aynı sebepten bırakmak istemeyeydim. Ancak o kadar tanıdık geliyor ki bana 2017.  Acı, sefalet görünümüne bürünmüş, zoraki gülümseme  ile ayakta durmaya çalışan refah, sofrada oturmaya devam edecek.
 Yeni yilda umut etmek için, eski yılda ne ektik ki. Bu yüzden biçeceğimiz sadece  gözyaşı, mutsuzluk, keder olacak.
 Yeni yılımız kutlu olsun.

16 Kasım 2016 Çarşamba

ZEUS’UN KIZI;KALDIĞI YERDEN



 Bıraktığı yerden devam mı ediyordu. Kimbilir. Denize kavuşmak için bu sabah daha bir hızlı  adım atıyordu. Etraftan sürüklediği bütün sıkıntıları, dertleri, kötülükleri sırtına yüklemiş sağa sola takılarak ,kimini yolda düşürmemek için olanca dikkatli, onları denizin kavuştuğu karaya bırakmak için acele ediyordu. Hepsini, ancak alabilecek tek yer olan maviliklerin içine gömdü. Yol boyunca Chopin, Bahar Vals’ini kulaklarına fısıldarken, dalga sus işaretlerini doldurmak için sırasını bekliyordu.

 Bir çiçeğin goncası gibiydi  kuşların arasında, beyaz güvercin, diğerleri bunun farkındaydı, ama o, alelade, sadece uçuyordu. 

 Yaşlı yüzlere günaydın demek onu gençleştiriyordu. Yürürken aslında, arkalarında bırakmak istemedikleri, ama dönseler de göremeyecekleri uzakları terk ediyor gibiydiler. Günaydın sözcüğünü duyduklarında, kırışık yanaklarının, buğday tanesi gibi açılması öyle güzeldi ki beklenmedik eski bir sevgiliyi görmüşçesine. 16.11.201
 
#mutluluk, #sevgi,#sıkıntı,#arayış,#reenkarnasyon,#yaşam,#algı,#tarz,#zeuskız,#taksimdekigokkusagı,
#vazgeçme,#sonsuzluk,#aile,#kargaşa