Pedalımı çevirmeye
başlarken Akdeniz esintisinin beni nerelere alıp götüreceğini merak ediyordum. Aynı yolu her gün almanın
neresi merak edilecek diye sorabilirsiniz. Şimdi anlatayım o zaman dayanın
arkanıza……
Deniz kenarındaki lisenin deniz gören kocaman
bahçesi, uçurtma çiçekleri ile dolmuştu. Gençlerin yüzündeki gülme alışık
olduklarınız gibi değildi. Göğe çıkan umutların ne olursa olsun yeşermesi
gerektiği gibi, inşaat için getirilmiş kumun içinden fırlayan filizler gibi.
Mimozaları, ud nağmeleri ile dans ettiren
yaşlı beyefendi, günlerin geçiş serenomisine eşlik ediyor. Ama hiç acelesi yok. Çünkü acelenin tüketmek
olduğunu bilecek kadar yaşamış.
Japon çiçeklerinin koyu
gölgesi okul kaçamaklarının kahvesi olmuş. Tam da çektikleri canlı yayına giriş
yaptım bisikletimle. Gençlik iksiri onların havalarındaydı sanki bol bol içime
çektim. Dönüş yolunda gördüğüm ölü kumru, özgürlüğün sonsuza kadar sende kalmayacağını yine hatırlattı bana. Hızlandırdım
pedallarımı, kalktım selemden, Akdeniz rüzgarı, saçlarımın arasından geçerken, gökyüzünün mavisini tutmaya
çalışmayacaktım.
21.04.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder