İhtilaflı Alanlar; İstanbul Bienali kapsamında, Fransız Kültür Merkezi’nde sahne alan
bu kısa film, gezi olaylarını, geçmişten günümüze, yurt dışında benzeri alıntılarla,
ilginç görüntülerle, tekrar gözler önüne sermiş.(Tamamında Fransızca ve İngilizce
kullanıldığından benim anladığım buydu diyebilirim) Bu başlık altında o kadar çok şey
barındırabilirsiniz ki.
İnsanların her şeyi ya da bir kısım şeyi bildiğini farzederek sanat üretilebilir mi ? Bu
soruya cevap bulmakta çok zorlandım. Sanat, bir insanın kendini anlatması ise karşı
tarafın ne bildiğinin önemi yok, kabul ediyorum. Ancak, anlattığınızın, ne kadarının,
anlaşılması gerektiğini, hesaba katmanız , göz önünde bulundurmanız gereken bir
husus değil midir ? Hangi sanatçı anlatmak ya da tarif etmek istediği şeyin tam olarak
anlaşılmasını istemez ki ? “Sanat, tabiata ilave edilmiş insandır.” Bacon’un dediği gibi
ise, insanı, insanın anlaması gerekmez mi?
Yaşadığımız şu günlerde, ihtilaflı alanların genişlemesi, genişleyerek en dar yerlere bile
girmesi, örnek olarak, beğenmediği yemeği yapan aşçıyı, bıçaklamaya varacak kadar
olayı kişiselleştiren insanların varlığı, cehaletin ve anlamsızlığın doruk noktasıdır. Ben,
bu adam için sanat yapmıyorum diyebilir mi? bir sanatçı bilemiyorum.. Peki eserini
veren sanatçı, bu cehaletin, oy verdiği iktidarla, yönetilirse ne olur ……….
.Zira “Bir kitabın zaferi okuyana bağlıdır.”diyor bir Latin Atasözü.
En önemlisi de belirtmeden geçemeyeceğim bir husus daha var, konu sanat olunca.
Reklamlara harcanan onca paralara rağmen, genç, pırıl pırıl, ödül üzerine ödül alan
müzisyenlerimizin müzik aletlerini alabilmek için, sponsor bulamamaları ve hatta üstün
yeteneklerinden dolayı kazandıkları, ücretsiz yurt dışı burslarını bile, oradaki geçimlerini
sağlayacak maddi imkanı bulamadıklarından, bu eğitimden mahrum kalmaları bana bir
şeylerin doğru gitmediği izlenimini veriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder