Nereden başlayacağımı, bilemiyorum. Ne kadar deli bir hafta geçirdim.
Hala başım dönüyor. İki kızımın da, kendi hayatlarında milat olacak
tarihlerini yaşadık. Biri, İlkokul birinci sınıfa başladı ki, hiçbir şey anlamadık,
yardımları sayesinde, bize hiç iş bırakmadı, sağ olsun. Ama ufaklığımız,
kreşi, ablasının okulu gibi hayal etmediği için, yarım bırakmak zorunda
kaldı. İki günlük İstanbul ziyaretim ise, büyük şehirlerin, aslında ne kadar
dolu olduğunun, bir göstergesi gibiydi.
Hayatın en güzel yanı, sıfırdan başlanılan öğrenme durumunun, bile
bile çocuk doğurularak, tekrar sıfıra indirgenmesidir. Aslında, defalarca
geçtiğin , sağa sola bakmadan, adet ve göreneklere göre, taklit ederek,
kulaktan dolma, bazen de gözü kapalı ilerlediğin yollarda, çocuğunu
büyütürken, tekrar gezindiğindeki farklılıklardır. En zor yanı ise, onlara
imreniyorsun. Bir sürü hakları var, yanlış yapmak için, ama doğruları
bildiğin halde, anlatamıyorsun. Yani önceden bilmek, çoğu zaman hiçbir işe
yaramıyor.
Aynı, defalarca tekrar eden, büyük insanların yaptığı yanlışlar gibi.
Zülfü Livaneli’nin son romanı Son Ada’dan, sonra bir şeyler yazmak
çok anlamsız geliyor bana. Çünkü yaşadığımız, geri döndüremediğimiz
hayatta, yaptığımız yanlışların etiketi, çok pahalı oluyor. Bir saatte okuyup,
bitirebileceğiniz bu roman, size bundan sonrası için, ancak bir çocuğun
dinlediği kadar etki yapacaktır. Çünkü bundan önce yazılanlar da ancak o
kadar etkili oldu ki, hala aynı yanlışları yapmaya devam ediyoruz. Ya da
doğru insanlar okumuyor bu romanları ! Hangisi olduğunu, zamana ve size
bırakıyorum, bundan sonrası için. Belki de bu da bizim için bir milattır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder