10 Ağustos 2012 Cuma

İSMİN E HALİ KADININ SONSUZ HALİ

Saatin tiktakları, gitgide sesini yükseltiyordu. Komşunun her daim şikayet ettiği, altında bir şey yetişmediğini düşündüğü fıstık çamının dalları kıpırdamıyordu bile. Sorun sadece havanın sıcaklığı, hamam gibi kokan nemi değil, insanların buna ayak uyduramayarak normalmiş gibi yaptıkları saçmalıklardı. İki gün önce hiç gelmeyeceğini düşündüğümüz berbat nem, beni unuttunuz mu der gibi kapıda bekliyormuş meğerse.
 Aynı anda farklı yerlerde olmak. Çoğumuz böyle bir durumu aklımızdan geçirebileceğimiz şartlarda bulunmuşuzdur. Zorunluluklar, yetişemediğimiz işler ve akan saat yelkovanlarının dışında, normal gündelik yaşamınızda böyle bir durumda bulunma şansı yakalasanız !
 Kırk yıllık kocasına diğer yarımı alabilir miyim derken yalan söylemiyordu. Kadın ve erkek uzun yıllar boyu evliliklerinde, birleşik ikizler gibi hareket ediyorlardı. Kadın yıllarca kuyudan su çeker gibi biriktirmiş  havuzunda, ama asla şikayet etmemiş ne eksikliğini ne de fazlalığını hayatın. Gün bulmuş yemiş, yiyemezse  yine çalışmış. Kışın domates, biber serasında, yazın boylu boyunca mısır tarlalarını ezberlermiş. Çalışmaktan bozulan vücudu, ayna yüzü görmediğinden kocası bir süre sonra işleri kaytarmaya, dağdan eve taşınacak onca odunu bile ona taşıtmaya başlamış. Bu olanlar esnasında iki kız bir de erkek tosuncuk doğurmuş. Sonuncu rahimden sökülürken canını da alacakmış da kadını köyün deli ebesi kurtarmış. Gözlerinin içine dalan, adam köyün kahvesinden çıkmaz olmuş. Bir gün terasa yemek taşınan sini gürültü ile yere devrilmiş. Verandada oturan etine dolgun , renkli gözlü, yeşili, kırmızısı ile rengarenk şalvarının içinde cıvıl cıvıl  genç bayan kendisini  tanıtmış. Ben  ağanın yeni eşiyem buz gibi bir su getircen mi ?
                                                               --------------
 Evlendiğinde on altı yaşında imiş. Ne babası vermek istemiş ne anası. Anneannesine yakın köyde otururlarmış. Bayram ziyaretine giderken altına girdikleri tır, otobüsten dökülen yağlar sayesinde paramparça yapmış hayatlarını. Amcası, baba yarısı, otobanın yakınında bir arsa kadar biçmiş değerini yeğeninin. Ne de olsa evde yaptığı işleri karısı da yapıyormuş. Para cebinde daha sıcak durur diye düşünmüş. Saçlarının örgüsü çözüldüğünde kadın olmuş. Arkadaşlarının dışarıda neşeyle oynama seslerini duymamak için, hep o saatlerde arka odalarda işlenir, sofayı en son temizlermiş. Yemek yapmayı o kadar çabuk öğrenmiş ki bunu annesi görse onunla gurur duyar diye düşünmüş. Çamaşır yıkarken, astığı kıyafetlere bakarak kendi kendine konuşuyordu. Bir kendi kıyafetleri bir de adamınkiler yan yana asılınca üçte biri ediyormuş anca. Üçte ikisi miydi  yoksa diye düşünmüş. Aslında matematiği pek iyi değilmiş. Ama öğretmeni hep ona ezberletirmiş. Kızım senin zehir gibi bir hafızan var dermiş. Küçükken kardan adam yapmayı çok severmiş. Ama asla böyle bir adamla evleneceğini aklına bile getirmemiş. Bunları düşünürken metal tabakların yıkarken çok ses çıkardığını, kafasına inen bir şaplak hatırlatmış.Kocaman elli kocaman sesli adam bağırmış.Yatağın yattığı taraf hep havada olduğundan diğer taraftan, yastığın altına saklanmış bir adet fotoğraf ve bir masal kitabı kimsenin dikkatini çekmiyormuş. Bir varmış bir yokmuş.

                                                               --------------

 Her gün sigara içmeye çıkmaya alıştığım yangın merdiveni bugün hışırtısız. Yılbaşı partisinden kalma kırmızı bir balon atermitlerin arasına sıkışmış günlerdir orada rüzgarla dans ederek gelgitlerini sürdürüyordu. Bugün orada olmadığını gördüm. Çok sevdiğim bir eşyayı kaybetmişcesine üzüldüm. Patlamış olsa gerek diye düşündüm belki de  kurtarmak istiyordu kendini patlamadan bir iki yeri gezmek için kısa ömrü hayatında.İyimser bir ihtimalle şu an çimliklerin üzerinde tek tek seyiriyor olabilir, parkta oyun oynayan çocukların arasına dalıp çıkarak.Hiç göremeyeceği doğduğu anda belli olan, denizi görmekti hevesi belki de.Serin suların üzerinde okyanuslar aşmak.Yelkenlilerle takım yıldızı olmak.Asla görmeyi hayal bile edemeyeceği yerleri görmek.Ben neler düşünüyorum.Bir balon bu altı üstü ne  hayali olabilir ki.
                                                               --------------

 Karşıdan karşıya geçmek isterken, bütün gözlerin kendinde olduğundan emindi.Kırmızı ışıkta duran arabaların, şöforleri ve bilumum yolcular yolu gören, o anda kırmızı ışıktan başka hiçbir şeyi düşünmeyen onca insanın önünden geçip düşüncelerini bölüyordu bir anlığına.Sanayi  bölgesi yoluydu.Yolun kenarlarına dökülen buğdayları süpürüyordu yaşlı beli çıkık bir kadın ve adam. Yaşlılık cinsiyetlerini de yok etmişti. Bir süreliğine onlarda kaldırdı başlarını geçene bakmak için.Topuk sesleri yankılanıyordu.Eteği kum beji, üzerindeki deri mont sıkmış belini, çorabı ayakkabısı ile aynı renk.Hem hızlı geçmek istemekte yer yer silinmiş yaya geçidinden hem de bakılmak istemekte sonsuza kadar sadece.Yolun yarısına gelince daha bir emin atıyor adımlarını topuk sesleri daha bir derinleşiyor.Bir müzik var kulağında onun ritmine uydu belki. Yeşil ışık yandı.
                                                               --------------

 Yaşlıyım bugün aynada. Sadece aynada değil oğullarımın gözünde kızımın nazarında.Sen yaşlısın anne artık lütfen dikkat et allahaşkına. Yaşlılık bir hastalık mı ki.?. Ben hissettirdim. Oysa ki yaşlandığımı anlamasınlar diye hiç bahsetmedim hastalıklarımdan gizli gizli gittim doktora aldım ilaçlarımı.Gizli gizli. Hep koşturdum onlara, kreşe gittim, alışverişe gittim, onlar için, randevuları hiç bitmedi. Anne ufaklık hasta koş, ben işten çıkamıyorum.,okuldan çağırmışlar anne koş.Ama benden öne geçti yarışta şimdi hasta oldu bu kadın.Hayır bana hasta muamelesi yapmayınız. Ben sadece yaşlıyım. Bu ikisi arasındaki on farkı bulanın annesiyim.
                                                               --------------

Yağmur yağarken su sıçrattı ayağımın kenarına. Baktım çamur içinde yüzen siyah pantolonumun içinde ben yoktum sanki. Adama sinirlenmedim. Eskiden olsa söverdim,  arkadan, aklına gelmeyecek,  internetten çıkma en son kelimelerle. Dükkan çırağının silkelediği paspas, artık ayrılmak istediği tüm tozlarını rüzgarı da suç ortağı yaparak kiremit rengi saçlarıma uçurdu. Çırak farkında bile değil. Kırmızı ışık yeşil ışık geçeyim bari. Hep yapmak istemişimdir. Yaya geçidinin ortasında durmak, ya da genel müdürlerin de bulunduğu çok önemli bir toplantının ortasında alakasız bir şeyler anlatmak,ya da konserin ortasında herkes sessizken(özellikle)şarkı söylemek.Bugün yapıyorum.Kornalar ardı ardına çalıyor nefes almadan.Biri kel kafasını çıkarıyor lüks broadwayinden  üşütmekten korkuyordur eminim. Külünü çaktırmadan dışarı atan bayan gülümsüyor akşam sevgilisiyle beraber olmuş gibi.Yağmur durdu.Islık ve haykırışlarla ıslanıyorum.İşine geç kalma telaşı içinde kalan insanların yüzü kıpkırmızı  utanmış gibiler. Benim cesaretim karşısında kendilerinin yıllarca yapamadıkları şeyleri anımsadılar. Hemen orada arabalarını bırakıp gittiler. Kimi gece denize girmeye gitti mehtapta korkmadan, kimi kar topu oynamaya gitti, yaşadığı yerde senelerce görmediği tatmadığı kar tanelerini ağzında eritmeye, kimi hiç sarılmadığı karısına gitti ona seviyorum demek için sadece,  kimi yalınayak kumsalda yürümeye elini tutarak en çok kavga ettiği sevgilisiyle,  kimi ağaca sırtını dayayıp uyumaya deliksiz gözbebekleri göz kapaklarının altında kırpışmadan, kimi çimlerin üzerinde debelenmeye gitti en çok istediği köpeği de alıp, kimi sarhoş olmaya gitti ağzına içki koymamış olsa bile, kimi sadece martılara ekmek atmaya vapura atladı, kimi derede ayaklarını sıvamadan üstü yosunla kaplamış taşlara basıp kaymayı beklemedi, kimi aynada kendini öptü. Attı tüm hapları çöpe. Kimi yarını beklemeden takvim yaprağını çevirdi, kimi gece yemek yapmadı dayak yiyeceğini bile bile, kimi sürekli eliyle oynadığı yüzüğü çıkardı sonunda izine bile bakmadan yıkadı elini lavaboda bol suyla, kimi  ağaçtan elma kopardı kıpkırmızı ısırdı tüm gücüyle. Ben kaldım orada.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder