27 Aralık 2014 Cumartesi
EMPATİ EŞİT DEĞİLDİR BEN
İnsanlar bilmedikleri ve yaşamadıkları bir şey için hayıflanmaz, diyebilir miyim? Siz karar
verin.
Kuzey kutbuna en yakın köylerden biri, bahsedeceğim köy. Kışın, metrelerce buzun
altından tuttukları balıkları yiyorlar. Ortak çıktıkları balina avlarından elde ettikleri avları
en ince detayına kadar değerlendirip, yakın köylerdeki sakinlerle, değiş tokuş ederek,
geçimlerini sağlıyorlar. Yazın ise, dik yamaçlardan elde edilen martı yumurtaları,
yemekleri. En az bir kişi, ölümle burun buruna geliyor ve tecrübe gerektirdiğinden elli
yaşın altına yaptırmıyorlar bu işi. Bir yumurta için, ölümle burun buruna gelmek. Bu
insanlar, niçin dolaplarını açıp, özel kutularında tazeliğini günlerce koruyan, organik,
büyüklüğü bile aynı ölçüde ayarlanmış yumurtalarından yemek istemezler. Ya da no
frosttan çıkarılmış, kılçığı bile ayıklanmış, balıklarını fırına atıp yanında soğan
pişirmezler. Keşke, imkanım olsa da, onlara bunu sorabilsem. BBC’nin belgesellerinden
tanışma fırsatı bulduğum bu insanlar, kısmen buna benzer bir soru yöneltildiğinde,
muhabire, hepsi bir ağızdan gülmeye başladı ve biz buna alıştık dediler. Ama televizyon,
uydu ve bilgisayar anlamında her şeye sahip olduklarını da özellikle belirtmeliyim. O
halde şimdi değiştirerek tekrar soruyorum. İnsanlar bildikleri ve tadını almadıkları bir şey
için hayıflanır mı? Peki o halde yanı başımızdan bir örnek daha verelim. Çoğu zaman
adına, nesil farkı dediğimiz şey, anne ve babalarınızın, sizin hoşlandığınız şeylerden
hoşlanmaması ya da sizin yapmayı çok arzuladığınız şeylerin, onlar için önemsiz ve
hatta zaman zaman zararlı olmasına ne diyeceksiniz. Sizin bilgisayar başında geçirmeyi
dört gözle beklediğiniz zamanları, onlar belki kitap okumakla, sohbet etmek veya
yürüyüşe çıkmakla değiştirebilecektir. Ama asla, eşittir bilgisayar olmayacaktır
alternatiflerin içinde. Ve hatırlayınız bu size inanılmaz muhafazakar, otoriter ve gereksiz
gelmiştir çoğu zaman. Peki niçin sizin aldığınız zevki almaz ebebeynleriniz. Ama aslında
yaptıklarınızın ne olduğunu bilirler değil mi ? Hem de belki sizin olmadığınız zamanlarda
bilgisayarın önüne oturup;
-Saatlerce bu çocuk burada ne karıştırıyor, bu kadar zevkli, deyip bilgisayarın önünden
eşinin uyarması ile kalkan nice veli vardır kim bilir.
Empati eksikliği. Siz ondan empati yapmasını, yorgun geldiğiniz işten, dinlenmek için
ondan vakit istediğinizde, o da, sizin kendisi için yapacak bir şeyiniz olmadığının kanıtı
sayar bunu. İsteyerek, sizin seçtiğiniz tatil yerlerinde gezmesini beklerken, erişkin
olduğunda sizden ayrı olarak tatile gitmesi niçin abesle iştigal. Bu sırf sizin söz hakkı
olduğunuz, sizin doğum tarihinizin yetmişli yıllar olduğu için mi ? Ama işyerinizde sizden
önce işe girmiş sıradan birinin terfisi üzerine , yeteneklerinizden ve verdiğiniz kısa
zamandaki olağanüstü verimlilikten dolayı, değerlendirilmediğinizde isyan eden de
sizsiniz. Peki bu adil mi?
Son olarak, sadece kutuplarda değil Avrupa’da da, elektriklerini kendileri üreten,
teknolojiyi reddeden, topluluklar olduğunu ve bu topluluğun bireylerinin 18 yaşına
geldiklerinde, dış dünyada bir deneme süresi yaşadığını ve bu süre sonunda bugüne
kadar çok azının, dış dünyada kalmak istediğini söylesem, yaşadığınız dünya için hala
aynı şeyi mi düşünürsünüz ?
ben var ya ben sıradan biriyim. ve sıradan olmak o kadar hoşuma gidiyor ki. ne sen farkındasın bunun ne de başkası.ben yazıyorummm hem de üç gazetede ben organizasyonluk yapıyorum ;;hem de klasik müzik;; ben cama şekil veriyorum;; ben var ya ben bir de mali müşavir oldum senelerce manyak gibi çalışıp unut gitsin bunu;; ben var ya bir de iki kızın annesiyim.... hayırrrr benim delirmem lazımmmm acaba ben deli miyim yoksa
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder