24 Aralık 2019 Salı

Gidiyormuş Gibi Durmak



Bir şeyler ters gidiyor. Geçen hafta Eskişehir’de gerçekleştirilen İklim konferansında bu saatten sonra harcayacağımız her yüz liranın yirmi lirasını iklim değişikliği nedeniyle harcamaya başlayacağız diyor. Ama biz hala çöplerimizi geri dönüşüme kazandırmak için belediyelerin bize çöp poşeti dağıtmasını bekliyoruz.

Bir şeyler ters gidiyor. Tüm dünya artık “Karanlık Fabrika” adı altında insansız modifiye üretime geçmek için kolları sıvadı. Ve kalifiye eleman fazlasına iş alanı yaratmaya çalışıyor. Biz hala asgari ücretteki üç kuruş artış için günlerimizi, saatlerimizi harcıyoruz.

Bir şeyler ters gidiyor. Karşıdaki yol verince şaşırır; tanımadan, günaydın, kolay gelsin deyince ajan kesilip sebebini arar olduk. Her poşeti bomba, her otostop çekeni serseri görür olduk. Kendi fanuslarında yaşayan ama elindeki cep telefonu ile dünyaya açılır olduk.

Son zamanlarda twitter’a düşen haberlere bakıyordum da hangisi daha normale yakın acaba diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Adapazarı’nda pusete çarpıp çocuğu düşürdüğü için tekme tokat ailece dövülen garson mu?
AİDS’li ameliyat aletlerini tasarruf olsun diye diğer hastalara da uygulayacak kadar vakur hastane yöneticisi mi?

Bebeğini ev gezmesine gidip ondan kurtulmak için onu orada unutan anne mi?

Hunharca katledilen kadınların aslında hunharca kaydedilmediği gerçeği mi?

Yoksa yıllardır değiştirmediğiniz kafamızın içindeki kalıplar mı?

Siyasete bakışımız; diğerleri daha iyi mi sanki!!!

Krize bakış açımız; Kriz mıriz yok AVM’ler insan kaynıyor.

Adalet düşüncemiz; Mutlaka bir şey yapmıştır?  Boşuna mı içeride!!

10 Aralık 2019 Salı

Evreka




Uzun bir zaman önce anladım ki herkesi aynı anda memnun  etmeniz imkansız. Bunun için samimi olsanız bile. Teknik olarak eleştirilirken bu pek fazla  önemsenmiyor olsa bile.  Özellikle belediyelerin durumu bazen bu durumun ötesine geçemiyor. 
Mesela okul açılış zamanlarında trafik kabusunun yaşandığı caddelere daha sonradan konulan ışıklar bu trafik kabusunun sürekli olmasından öteye geçemiyor kimi zaman. Amaç aslında gayet samimi, ancak yapıcı gelemiyor bazı sorunların ötesine geçebilmek için.
Günümüzde belediyelerin üstlenmiş oldukları sosyal belediyecilik misyonunun içinde bulunması gereken hizmetlerin çoğunun hizmet düzeyinin düşük olduğu ya da daha düşük gelirli vatandaşları kapsayacak şekilde olmadığı görülmektedir.
Zor iştir belediyecilik. Olmayacak iş değil, ama işini bilen insanlarla çalışıldığı zaman her işin bir çözümünün olduğu da açıktır.
Temiz şehirlerde yaşamak, yeşil alanların bulunduğu parklarda zaman geçirebilmek, yaşlıların bakımlarına yardımcı olunması, eğitime ihtiyaç duyan çocukların bu ihtiyacının karşılanabilmesi, her şehrin dijital ortamda kütüphanesinin bulunması ve planlı bir imar planının olduğu kentler artık 2020 yılında hayal olmamalı. Artık bunların üzerine ne katabiliriz çalışmaları olabilmeli.
İşsizlik oranının da giderek arttığı düşünülürse bunları yaratacak nitelikli işgüçlerini aradan sıyırmak içten bile değil.
Bir de yerel yönetimlerin olmaz ise olmazı muhtarlarımız var. Daha modern düşünceli ,  daha yapıcı ve enerjik. Muhtarların üzerinden alınmış nüfuz görevleri onların daha çok halkın arasına girerek ihtiyaçların küçük birimler halinde tespitine imkan tanımış, bu avantajı  yeni yılda daha etkin bir şekilde kullanmayı mecbur kılmıştır.
Her iş gibi belediyecilikte tutkulu bir iş yapma azmi ile etkin bir konuma sahip olabilir. Belediyecilik anlayışının iyileştirilmesi kelebek etkisi ile iyileştirmeyi genele yayarak insana verilen önemin açığa çıkmasını sağlayacaktır. İnsanlar bu öz güvenle, iş adamları daha çok şehri sahiplenecek, vatandaş sahip olduklarına daha iyi bakacak ve bir başka önemli kavram samimiyetle daha çok ortaya çıkacaktır. Gönüllülük…
Bazen insanların yapabilecekleri halde yapmak istemedikleri şeyler ile karşılaşmıyor değiliz. Gönüllülük kavramının düşmanı bananecilikle ile savaş için yeni yılda , belediyecilik kavramının yerel yönetim olmaktan çıkıp sosyal belediyecilik anlayışı ile hizmetlerini artırdığını görmek hepimizi mutlu edecektir.


13 Kasım 2019 Çarşamba

Placebo Yanılgısı




Size öyle bir sihir yapıyorum ki, placebo adında, bir bonbon şekeri de alsanız, ağrılarınız azalıyor. Hem de daha ilaç kana karışmadan, on dakika kadar kısa bir süre içinde, dertlerinizden kurtuluyorsunuz. Şimdi biraz daha aydınlatalım konuyu isterseniz. İlaç araştırmalarında kullanılan etkisiz bir ilaçtır “placebo”. Bir ilacın etkilerini araştırırken, bir grup etkisi incelenen yeni ilacı alırken, diğer grup ta etkisiz eleman olan placeboyu alır. Esas önemlisi, bu tahlilleri de-ğerlendirecek doktorlarında, hangi grubun placeboyu aldı-ğını bilmemesidir. Ama placebo, farmakolojik olarak etkisiz madde bile olsa, yapılan araştırmalara göre, ağrılı du-rumlarda ve hatta depresyonda bile %30 etkisi olduğu or-taya çıkmıştır. Beynin iyileştirici gücünün etkisi. Başka bir şekilde açıklanabilir mi? Negatif ve pozitif düşünce farkının insan üzerinde etkisi yadsınamaz.  
 Yalnız burada çok ince bir çizgi var. İnsanların olumlu düşünceler üreterek kendilerini iyi hissetmelerini sağla-mak, bir süre sonra onları ne kadar duyarsızlaştırabilir.
Özellikle kendileri ile ilgili olmayan ama toplumu ilgilendiren sorunlar konusunda. Şiddet görmeyen bir kadın, şiddet gören bir kadını ne kadar destekler, ya da engelli olmayan biri engelli için uygun olmayan bir ortamı, ona uygunsuzluğunu nasıl anlar. Bunu nasıl bir irade, nasıl bir eğitim ile sağlayabilirsiniz. Sosyal sorumluluk içeren eğitimler, insanlara çok erken yaşta aşılanmalı, bunun gerekliliği anlatılmalıdır. Bir-birinin hakkını ortak platformlarda koruyan toplumlar, ancak daha ileri düzeyde uygarlaşabilirler.
Placeboyu dozunda kullanmanız dileğiyle…





23 Ekim 2019 Çarşamba

Beyaz Çığlık






 Neşeli ayaklar çizgi filmini seyredenler hatırlayacaktır. Kuzeyde balıklarını izinli, izinsiz avladıkları için aç kalma tehlikesi ile karşı karşıya gelen penguenler ve bunu engellemeye kararlı, farklı ve farklı olduğu için babası tarafından bile dışlanan bir penguenin hikayesi. Bu penguen kendi dilinde bu maruzatını anlatmaya çalışsa da bunun imkansızlığı, onun ayakları ile yaptığı dansın dili oluyor. Ve ülkeler, o denizlerde avlanma yasağı getiriyorlar.
 Gerçekte ise, bir mavi balina,  boynuna naylon poşet dolandığı için ölen yavrusunun “ölme sebebi”ne inanmadığından, onu kilometrelerce taşıyor.
 Bir başka gerçek, Noc adlı 9 yaşındaki bir beyaz balinanın, normalin altındaki oktavlarda sesler çıkardığını keşfediyor California Ulusal Deniz Memeliler Vakfı’ndan bir dalgıç.
Hayvanlar önce animasyonlarla konuşmaya çalışıyor sonra ise gerçekten konuşmaya çalışıyor. Onları kurtarmamız gerektiği ile ilgili çok büyük çığlıklar atıyorlar.
Bugün ise, büyük süper marketlerin birinde bir hanfendü, poşeti para ile satmaya çalışan tezgahtara bağırarak buna hakkı olmadığını haykırırken o hayvanların her taraftan asıl onun buna hakkı olmadığını söyleyen nağmeleri titretiyordu ortalığı sessiz sessiz.
 İtalya'da naylon poşet 2011'den bu yana yasak. Uymayanları engellemek için yapılan düzenleme naylon poşet yasasının ihlali durumunda 25 bin euroya kadar para cezası öngörüyor.
Fransa Çevre Bakanlığı'nın verilerine göre 2014'te kasalarda 5, sebze ve meyve reyonlarında ise 12 milyar naylon poşet dağıtıldı. 2017'den itibaren poşetler ortadan kalktı.
İngiltere 2015 yılından beri insanların kendi alternatif çantaları ile alışverişe gitmelerinin bir alışkanlık olduğu gözleniyor.
Norveç’te insanların ısrarla poşet temin etmeye çalıştıkları hatta kendi bez çantaları ile alışverişe gelenleri tuhaf karşıladıkları yaygın.  Kişi başına 3 kilo plastik demek olan bu sarfiyatın %80 inini tekrar dönüştürerek çevre kirliliğinin önüne geçmeye çalışıyorlar.
ABD en çok naylon tüketen ülkelerin başında geliyor. Ama 5 cente varan ücretler kullanımı oldukça etkili bir oranda düşürdü.
Hindistan naylon poşete  aşık ki aldıklarını dolaplara koymak yerine poşetler halinde saklıyorlar. Ve yasaklar ciddiye alınmayacak kadar cılız.
Çin 2008 yılından beri ücretli yaptığı poşet kullanımının cezasını da çok yüksek tutmuştur. Ama bin 370 euro tutarındaki cezaya rağmen halen poşet kirliliğinden kurtulamadı.”DW MADE FOR MİNDS alıntıdır.






28 Kasım 2018 Çarşamba

10 KASIM MAVİSİ


Geliyordu mavi gözlü.
Yükü omuzlarını aşmış,
Düşmemek için birbirinin üzerine tutunmuş sıkıntılardan oluşturduğu bir pelerin vardı arkasında.
Uzun bir yolculuğun ardından baktığında, geride yapılmış çok şey olduğunu gördü. İçi yine de rahat değildi.
Kendisinden sonraki nesillerin, kendi ağzından, ne mücadelelerden sonra Cumhuriyet denen sihre kavuştuğunu yazmalıydı. Belgeleriyle, ta ki Samsun’a çıkışından Cumhuriyet İnkılaplar’ına kadar.
Öyle bir dille yazmalıydı ki, kullandığı kelimeler, virgüller yanlış anlaşılmasın, açık ve şeffaf olsun ki Türk genci nasıl konuşacağını, nasıl yazacağını da anlayabilsin.
Birinci ağızdan olsun ki kulaktan kulağa giderken başka anlamlara çevrilmesin.
Hatta öyle bir hal alsın ki, bir bağımsızlık rehberi olsun.
Öyle bir eser olsun ki bizzat gerçekleştiren ve yazanı bir olsun.
Adı da NUTUK olsun.
Sonra bir de bunun özeti olsun, sürekli karşımızda olsun, bizi motive etsin,
O da GENÇLİĞE HİTABE olsun.
14.11.2018

18 Ekim 2017 Çarşamba

HEPSİ HAKLI HEPSİ HAKSIZ

Uzun bir zamandır karşınızdakinin, sizin fikrinizi beğenmez ise değiştirmek istediğini fark ettiniz. Size değişik örneklerle, haklılığını ya da sizin haksız olduğunuzu anlatmaya çalışır bulursunuz bir süre sonra onu. Bu öyle bir virüstür ki aslında sizde birkaç dakika sonra aynı şeyi kendiniz yapıyor bulursunuz ? Kendinden olmayanı dışlama mekanizması çalışmaya başlamıştır.  Tecrübeleriniz size, örneğin mutsuz insanlarla olma diyor veya size çok ihtiyaç duyabilecek biriyle ilişki kurmaya mesafe koyduruyor .  Sebep ne olursa olsun aslında bütün bu otokontrol edilmiş hareketler, sizi fark etmeden gizli bir çemberin içine iteklemeye çalışıyor. Bunu anlamak için ise zamanınız yok. Çünkü, ne insanları gerçekten tanımak için zaman ayırabiliyorsunuz, ne de aslında buna kafa yormak istiyorsunuz. Bu bazen uğruna canınızı bağışlayacağınız  çocuklarınız bile olabiliyor.  İşte tehlikenin en büyük boyutu burada tavan yapıyor. Çünkü aslında bir sıfır önde başladığınız yarış, çocuklar devreye girdiğinde inanılmaz yenilgilerle doluyor. Ve hatta en kötüsü  son buluyor. Ama yapmanız gereken, son bulmadan önceki resmi çözümleyebilmek.

13.10.2017

21 Nisan 2017 Cuma

AKDENİZ



Pedalımı çevirmeye başlarken Akdeniz esintisinin beni nerelere alıp götüreceğini  merak ediyordum. Aynı yolu her gün almanın neresi merak edilecek diye sorabilirsiniz. Şimdi anlatayım o zaman dayanın arkanıza……
 Deniz kenarındaki lisenin deniz gören kocaman bahçesi, uçurtma çiçekleri ile dolmuştu. Gençlerin yüzündeki gülme alışık olduklarınız gibi değildi. Göğe çıkan umutların ne olursa olsun yeşermesi gerektiği gibi, inşaat için getirilmiş kumun içinden fırlayan filizler gibi.
 Mimozaları, ud nağmeleri ile dans ettiren yaşlı beyefendi, günlerin geçiş serenomisine eşlik ediyor.  Ama hiç acelesi yok. Çünkü acelenin tüketmek olduğunu bilecek kadar yaşamış.
Japon çiçeklerinin koyu gölgesi okul kaçamaklarının kahvesi olmuş. Tam da çektikleri canlı yayına giriş yaptım bisikletimle. Gençlik iksiri onların havalarındaydı sanki bol bol içime çektim.  Dönüş yolunda gördüğüm ölü kumru, özgürlüğün sonsuza kadar sende kalmayacağını yine hatırlattı bana. Hızlandırdım pedallarımı, kalktım selemden, Akdeniz rüzgarı, saçlarımın arasından geçerken, gökyüzünün mavisini tutmaya çalışmayacaktım.

21.04.2016