13 Aralık 2012 Perşembe

Bir Kadının Vasiyetnamesi



Bu satırları okuyorsanız, ve tanışmamışsak, benimle tanışma şansını kaçırmışsınız demektir. İnşallah buraya geldiğinizde artık; demem de hoş kaçar mı bilmiyorum. Beni görmek değil de,  hissetmek için ruh çağırmanız gerekebilir. Küçük bir vasiyetname ile benden sonraki hayatın en azından ben varmışım gibi devam etmesine yardımcı olmak istiyorum. Ne de olsa hayat devam ediyor.
 Çocuklarımın sevdiği yemekleri sık sık yapmanızı arzu ediyorum. İlk göz ağrı olan, lahmacuna bayılır. Ben de onlara fındık lahmacun yaptırıyorum ki daha çok kıyma yesinler. Terbiyeli köfteye ise ikisi de biter. Özellikle içine küp küp patates ve havuç koyarsanız parmaklarını da yerler. Mantı olmazsa olmazları olsun lütfen. Yalnız yoğurtsuz ! Ha bir de bol bol balık ve fırında soğan.
 Geceleri,  büyük kız babasıyla, ufaklık benimle yatardı. Onunla beraber yatma şerefine ererseniz, hazırlıklı olun uyuyuncaya kadar size “çeni çeviyorum ve iyi çeçeler” diyecektir. Ona sıkılmadan aynısını tekrarlayın, bazen yüzlerce kez söylüyor çünkü. Yanınıza mutlaka pelüş zuzu’yu alın. Onu uyutuyormuş gibi yaparsanız,  uykuya dalma süresi, biraz kısalabilir şanslıysanız. Yoksa ondan önce siz, uykunun geniş kanatlarına düşebilirsiniz. Büyük kıza gelince, mutlaka kısa kol tercih edin yatarken kendinize pijama olarak. Yoksa kolunu, kolunuzdan sokacağından, kazağınızın kolunu genişletebilir.
 Sık sık geniz akıntıları olur o yüzden, kışın bol bol deniz suyu spreyini ihmal etmeyin.
 Birbirlerine kızmalarına izin verin, ama asla küs durmalarına müsaade etmeyin. Küslük, süt gibidir. Bir kesildi mi; daha ne yoğurt olur ondan, ne de muhallebi.  Anılarını saklamayı öğretin. Onları, hayat telaşı içinde biriktirmeleri, aslında zamanın ne kadar çabuk aktığını hissetmelerine yardımcı olacaktır. Bol bol resim çeksinler. Cansız hatıralar, zamanın en kuvvetli düşmanlarıdırlar. Her ikisi de saatini tam öğlen on ikiye kursun ki, her çaldığında onlara birbirlerini ve günün yarıya indiğini hatırlatsın. Aslında ömrün.
 Her sabah, mutlaka kimseler uyanmadan erken saatlerde yürüyüşe çıksınlar. Dünyanın kendileri için döndüğünü, bu yüzden onu doyasıya yaşamaya, mecbur olduklarını hissetsinler. En çok sevdikleri parça ile ilk adımlarını atsınlar güneş doğarken. Yavaş yavaş aydınlanan gökyüzünü seyrederken, yeniden doğsunlar küçük bir bebek gibi. Ondan sonra küçük bir bebek olmamanın, ama genç bir kalbe sahip olmanın tüm nimetlerinden yararlansınlar.
 Günlük tutsunlar, sevdiklerini de sevmediklerini de yazsınlar, ama saklamasınlar ya da kilitlemesinler, kitaplıkta dursun, herhangi bir kitap gibi. Bir de not defterleri olsun, yanlarında taşıdıkları, her yıla ait. Geri dönüp üç yüz altmış beş gün mü yoksa ü ç y ü z a l t m ı ş b e ş gün mü ? Yaptıklarına bakarak değerlendirebilsinler.
 Her an müzik dinlesinler, kulakları hep çınlasın müzik, dünyadır.
 Yapacakları işi mutlaka sevsinler. Belki iş arkadaşlarını sevmeyebilirler, ama bu işi ve işyerini sevmemek için bahane olmamalı. Siz, onları hayatınıza kötü olarak dahil etmek istemezseniz, size kanserli hücreleri bulaştıramazlar. Etrafları bunlarla dolu olabilir. Derin nefesler alarak onları kafalarından uzaklaştırsınlar. Ama onları, sinirlendirmelerine asla müsaade etmesinler. Taşıdıkları makineyi, vücutlarını yıpratmasınlar. Ona çok iyi baksınlar.  Elde dikilmiş, has ipek bir elbise gibi. Asla onu gücendirmesinler, güzel şeylerle doyursunlar karnını. Bol bol balık ve sebze yesinler. Hiç tatmadıkları tatları, tatsınlar sık sık . Uzak ülkeleri müsaitlerse,  bol bol gezsinler, gezemeseler  de onların kültürlerini, dillerini öğrensinler. Arkadaş olsunlar onlarla. Dünyanın ne kadar kalabalık ve çeşitli olduğunu görebilsinler ki, ufukları hiç ulaşamayacakları yerde olsun. Etraflarında,  genelde hep onlardan,  daha kültürlü, yetenekli insanlar olsun ki hiç kendilerine yetemesinler,  hep üstüne ekleme ihtiyacı duysunlar.
Babanıza gelince. Onu çok sevdiğimi söylemek şu an için gereksiz. Bence sevgi yaşarken gösterilmeli, aksi takdirde ne anlamı var ki. Mutlaka, hayatına başka birinin girmesini sağlayın. Acılar yalnız olduğunuzda çıkan hayaletler gibidir. Asla yalnız bırakmayın onu.
 Ha birde mücevher kutusunun altında dört  tane büyük altın var. Unutmasınlar. Dar gün için mutlaka bir yerde para biriktirsinler. Ama kimse bilmesin. Onlardan başka.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder