29 Nisan 2021 Perşembe

İKİ UZAK YABANCI

 




Bir şeyin imkansız olduğunu gördüğünüzde kendiniz inanmışsınız demektir.

Ya inanmadıysanız…

Bazen kabuslarınızı sizin yarattığınızı söylerler.

Ya siz yaratmıyorsanız…

Kötülüğün iyilikle düzeltileceğine inanmamamızı isterler.

Ya düzelmiyorsa….

Bir şeyler ters gittiğinde belki de sen ters gidiyorsundur?

Ya herkes ters gidiyorsa…….

Buna rağmen..ne kadar ileri gidersin? Sorusuna yanıt arıyoruz.

Aslında bugün Norveç Başbakan Erna Solberg’in doğum günü kutlamaları nedeni ile Covid-19 için kesilmiş cezasından bahsetmek istemiştim. Ancak eşitsizlik alanında çığır açıp çığır kapayan bu kısa filme bakış açımla giriş yapmak istedim.

Oscar adayı kısa film “Two Distant Strangers”,yönetmen dikkat etmek istediği noktada gerçekten durmuş. Defalarca yaşanan olayın, ince bir çizgide değişebileceğini umarken bile değişmediğinin altını çizmiş.

George Floyd üzerinden konuyu ele alıp, yüzlerce George Floyd olmanın vazgeçmek anlamına gelmeyeceğini işlemiş.

Ne yazık ki bir ülkenin insanlarını, o ülkenin siyasetini yansıtıyor demem çok da yanlış olmaz.

Norveç, kazandığı itibar ile Avrupa Birliği ülkesi olmamaya direnirken, biz 2000’li yıllardan beri Avrupa Birliği ülkesi olma yolunda ne çileler çektik.

Yaşam standardı dediğimiz şey, eşitlikten geçmez ise sahip olduğumuz itibar eşittir, Osmaniye’deki doktora kafa tuttuğu söylenen Cumhuriyet Savcısı haberi olacaktır.

Siz ne kadar bugün her gün dünden farklı olacaktır deseniz de küçük farklılaşan detaylar dışında her şey dünün aynı olacaktır.

Ancak bu sizi yanıltmasın her sabah yine de uyanmaya devam edeceğiz.

Israrla….

12 Nisan 2021 Pazartesi

HANDAN ERTUĞRUL- TİYATRONUN TİYATROSU

 


O bir paragraflık haberin çok üstünde bir insandı.

O küçücük bir kızdı aslında anıları ile oynayan.

Onu balkonunda sürekli kuşlarına bıraktığı ekmekleri ile anacağım. Onu evinin her köşesindeki, tarihi değeri paha biçilmez o güzel fotoğraflarla anacağım.

Köşe koltuğuna otururken soluk soluğa kalır ama yine de konuşmayı bırakmazdı. Anlatacaklarının bazen hiç bitmeyeceğini düşünürdüm.

Hiç dilinden düşürmediği Muhsin Canosu’nun,  sulu boya resmi tabi ki başköşede idi.

Hep onun önünde yemek yerdi. Yemek yapmasını çok severdi.

Yaz aylarında sıcaktan bunaldığında “Handan teyze bir klima iyi olur.” dediğimde, bütün parasını hayır işlerine harcadığından, yardıma muhtaç insanların rızkını belirterek “klimadan daha öncelikli harcamalar var kızım” derdi.

O yaşamından, sanatından, anılarından, tecrübelerinden kesitler anlatır keyifle gıpta ile dinlerdim.  Çok defa “Handan Teyze’cim bu anılar heba olacak, ses kaydı bıraktım sana bunları kaydet” desem de hep yapacak başka şeyleri olurdu.



Bir daha böyle bir insanla tanışma fırsatı bulacağımı sanmıyorum.

Sadece tiyatroya değil, hayata, insana, doğaya ve kendine saygısıyla bir insanın kendi olması gerektiği kadar, insan doğasının temel taşlarını da tek tek ortaya koymuştur.

İstanbul’da yaşadığım zamanlar fırsat buldukça yanına gidip onunla doyasıya sohbet etmek, saatlerce dinlemek büyük kızıma da nasip olmuştur. Ona gösterdiği şefkat ve sevgi fotoğraflar aracılığı ile ölümsüzleşmiştir.

Bir kadının ancak görünmeyen kanatlarının olması gerekirdi o gözlerindeki pırıltı için. Çünkü çocuklara yaptığı yurtlar ve okullar sayesinde kim bilir kaç çocuğun onlar bilmeden yüreklerine dokundu.

Dedim ya; sanatı ayrı, hayatı ayrı hikaye idi onun. Oyunculuğu ile çok salon doldurmuştu zamanında. Bir şiir okurdu bize, hem kendi hem de biz birden başka bir ruha bürünür başka bir boyuta geçerdik sanki.

Defalarca denerdim ama, “olacak olacak kızım biraz daha çalış” derdi hep.

Hiçbir şey yeterli değildi onun için, emek vermenin daha güzele gideceğini ama asla tamam işte bu denemeyeceğini o zaman hayatın biteceğini söylerdi.

Duydum ki işte tamam demişsin.

Muhsin Cano’na kavuştun. Işıklar içinde, huzurla uyu ölümsüz insan…

1 Nisan 2021 Perşembe

GASLİGHTİNG-KAPAT IŞIKLARI

 




Kocasının sistemli telkinleriyle aklını yitirdiğine dair delüzyonlar yaşayan bir kadın ve acımasız ve para düşkünü kocası.


İsmini bir tiyatro oyunundan alan manipülasyon tekniği.


Belki de mutsuzluğunuzun ve huzursuzluğunuzun sebebi bu olabilir.


Sık sık kendinizi özür dilerken buluyorsanız,

Sürekli mağdur hissediyorsanız,

Karşınızdaki kanıtınız olmasına rağmen bir şeyi söylediğini inkar ediyorsa,

Eylemleri sözleri ile uyuşmuyorsa,

Tam onun hakkında kötü olduğuna dair karar vermişken, size yaptıkları olumlu jestler ile kafanızı karıştırıyorsa,

Size başkaları hakkında öyle şeyler söylüyor ve kendinize ondan başka dostunuz olmadığına inandırıyorsa ya da yukarıdaki belirtilerden bir kaçı şüphenize uyuyorsa, siz, “Gaslighting” durumuna maruz kalıyorsunuz.

Yaşadığınız şeyin temelinde yatan şey, karşıdaki insanın güvenini ve sevgisini suistimal ederek zamanla özgüvenini ve özsaygısını yaralamaktır.

 Bireyi kendi hafıza, algı ve akıl sağlığını sorgulayıp irdelemeye iten bir çeşit kötü yönlendirmedir gaslighting. Bireyde veya seçilen grupta şüphe uyandırma, kalıcı inkâr, çelişki ve yalan yoluyla peyderpey dikte edilir ve fark edilmesi kimi zaman güçtür.

 Gas Light (Gaz Lambası) adlı 1938 yapımı bir oyundan gelmektedir. Oyundaki erkek karakter eşini deli olduğuna ikna etmeye çalışır ve gaz lambasını söndürdüğünde eşi bunun gerçek değil uydurulmuş bir şey olduğunun farkına varır.

Gaslighting yaşanan ikili ilişkilerde baskın olan birey idealleştirme, değersizleştirme ve gözden çıkarma şeklindeki üç aşamayı izler;

1.Evre: Baskın olma ve manipüle etme amacındaki birey ilk olarak birlikteliklerinin harika olduğu algısı yaratıp hayran olma safhasına geçer.

2.Evre: Bir sonraki ve en zor olan evre, yani değersizleştirme evresinde hayranlık duyulan birey sorunlu, ideal olmayan ve hiçbir şeyi beceremeyen bir kişiye evriltilir.

3.Evre: Gözden çıkarma safhasında ise mağdur terk edilerek yeni arayışlar içine girilir.

Bu bir manipülasyon tekniğidir.

Düşündüğünüzden çok daha iyi çalışır. Herkes gaslighting’e karşı korumasızdır ve bu, tacizcilerin, diktatörlerin, narsistlerin ve kült liderlerin ortak kullandığı bir teknik olurken etrafınızda bu tekniği huy haline getirmiş insanlar olabilir.

Asla şu hatayı yapmayın, “Bunlar olsa fark ederim herhalde, fark edilmeyecek gibi değiller.” demeyin.