15 Şubat 2013 Cuma

Sevgiler

 “Güneş sisteminin, oluşumuna dair ilk bilimsel teori “Bulutsu Teorisi” dir. Bu teoriye göre, Samanyolu Galaksisi’nde  yer alan büyük bir gaz ve toz bulutunun bir kısmı,  kütle çekiminin etkisi ile zamanla yoğunlaşarak Güneş’i ve diğer gezegenleri oluşturmuştur. Yıldızımız, yaklaşık 4,5 milyar yıl yaşında ve şu an ki kütlesi de yaklaşık 500 milyar yıl daha parlamasına yeter “Tübitak
 Bir başka deyişle sevgi üretecek, 500 milyon yıllık zamanımız daha var. Ne kadar üretken bir toplum olduğumuzu belirtmeye gerek yok. Üretirken tükettiğimizi,  bir daha üretemeyeceklerimizi bile, korkmadan savurduğumuzu. Sevginin, sadece sevgililer için olmadığı bir gün için yazmak istiyorum. Mesela sevginin ateşli bir öpücükle,  başlayıp, gök gürültülü,  sağanak bir romantizmin, nikah masasına kadar uzanması, el elele tutuşmadan an geçirmeyen, öpüşmek için her fırsatı değerlendirmekten çekinmeyen bedenlerin, aynı eve tıkıldıklarında, iki ayrı cumhuriyet gibi yaşamaya çalıştıklarından. Mesela, bir annenin, bütün bir ömür boyu beklediği, o müthiş dokuz ayın sonrasından, kucağına aldığı kendinden olma, küçük bedenden ve bir süre sonra, onu havalara uçuran bağımlılığından bıkmasından . Ya da kiminin taklit ettiği, övündüğü nice babası varken, bir diğerinin, kendi öz babasını dilim dilim doğrayacak kadar delirmesinden.
 Hangisini seçerseniz seçin, sevgi göreceli olduğu kadar, evrensel bir yanı da vardır tabi ki. Onun bu olumsuz yönleri ile hiç karşılaşmamış insanlar da vardır. Mesela bebekler çoğu öpücüklere boğulur, yaratılan pempe ve mavi tüllerin içinde havalara atılırken, tek kötü koku altlarına yaptıkları zaman hissedilir. Peki bir insanın sürekli sevmesi nasıl sağlanır?  Ta ki kendine kötülük yapanı bile nasıl sevebilir ? Ya da buna gerek var mı ?  Her insanı sevmeyebilirsin. Bu bir gereklilik değildir. Özellikle işyerleri ve aile ilişkileri için bu geçerlidir.  Aynı kandan gelmiş nice insanın, birbirini düşünmeden hareket ettiği, işyerlerinde ise, empati eksikliğinden kaynaklanan, sevgisizliğin herkese mal edilmesine kadar varan bir yargı, elbette kimseyi bir yerlere taşımaz, aksine mutsuzluk virüsünü yayar. Maalesef ki bunu önlemenin yolu da,  buna sebebiyet veren insanın,  kendisine düşmektedir yine. Bu bir toz olsaydı elektrik süpürgesi ile temizlenir, bir arıza olsaydı ustası ile tamir olur, bir hastalık olsaydı ilaç ile ……geçebilirdi. Ama, insan eliyle ortaya çıkan,  mutsuzluğun  giderilmesi, yine kendisine kaldığından  durum hiç iç açıcı değil.
 İnsanlar beğendiği şeyi severler. Ya  beğenmediklerini  onlardan nefret mi etmeliler ? Bu ayrımcılıktan başka ne olabilir ki? Beğenilerin, bu kadar çeşitli olduğu günümüzde,  beğenilmeyene saygı duyulmalı. İçimizdeki sesin beğenisine, kulak asmadan kıskançlık ruhuna bürünmek de tehlikeli. Sevginin taklidi ise en şüphe götürmez öldürücü tekniği.
 Bense bir gün karşımdakini anlamaya çalışmak yerine, kendimin anlaşılmasını beklemeyi deneyeceğim. Bunun için ne kadar yaşlı olursam olayım. AG
Sevgiler