3 Mart 2022 Perşembe

TEKRAR ETME-KTEN KORKMA

 




Pubg, League of legends, Fortnite… Dünyanın oynamayı sevdiği oyunlar….
Artık oyun kurucuları neden “Game Over” yerine  “Continue” seçeneği kullanıyorlar.
Çünkü bu oyuncuları yeniden oynamaya teşvik eder.

10 aylık bir bebek daha önce yardımla  kalktı ve şimdi yürümesi gerekiyor ama düştüğünde başına geleceklerden habersiz ve her düşüşünde tekrar kalkıyor.

Oynadığınız video oyununun detaylarıyla da ilgilenmezseniz? Kaç kademe atladığınız ve nerelere geldiğiniz önemlidir. Ne kadar yandığınız, ne kadar öldüğünüz kimin umrunda!! İstediğiniz kadar tekrar etme şansınız var.

İŞTE ASIL ŞEY;  HER BAŞARISIZLIĞINIZ, SİZİ BAŞARIYA GÖTÜREN MERDİVENİN BASAMAKLARIDIR.

Evet, sizin planınız  dümdüz bir yolda ilerleyerek, bisikletle karşıdaki bayrağa ulaşmak. Ancak gerçek, tümsekler, nehirler ve kayalarla dolu ve yolda almamanız gereken bir sürü de bayrak var.

İlk aksilik ve başarısızlık belirtisinde şüphenin içeri sızmasına müsaade etmeyin.

ASLA KENDİNİZE YETERİNCE İYİ OLMADIĞINIZI SÖYLEMEYİN.

Hayatta senin için anlamı olan her şeyi düşün. Ne derece önemli olup olmadığına bakmadan.

Bir arkadaşınla ilişkini, ailenden herhangi birini, belki profesyonel bir işi.
Oyun düğmesine benzeyen bir şeyden farklı olmadığını  garanti edebilirim.
Düşmelerin  sonunda başarmak. Ta ki senin için değer oluşturan noktaya kadar….

Oyun kurucularının eğitim psikolojisi üzerine eğitim aldığını düşünürsek, bütün bunların ispatının gözlerimizin önünde olduğunun, sadece biraz daha biraz daha düşmemiz gerektiğinin kanıtı olduğunu kim inkar edebilir ki?

FOTO BY Duané Viljoen adlı kişinin Pexels'daki fotoğrafı

YIL 2022 1917 DEĞİL


 



Vladimir Putin saldırıyı, Ukrayna’daki sivilleri soykırımdan korumak için “özel bir askeri operasyon” olarak nitelendirdi.  Moskova’nın 1979’da Afganistan’ı işgalinden bu yana  en saldırgan eylemlerini kınayan yüzlerce mesaj yağdı. Sosyal medyada “artık sonsuza kadar bizimle olacak bir rezalet olarak” nitelendirilen paylaşımlar yapıldı. Rusya’lılar “Ukrayna’lılardan af dilemek istiyorum, savaşı başlatanlara oy vermedik” pankartları astılar.
Önde gelen bir insan hakları savunucusu Lev Ponomavyov tarafından başlatılan bir dilekçe ile birkaç saatte 289 binden fazla imza toplandı. Moskova’da devlet tarafından finanse edilen bir tiyatronun yönetmeni Yelena Kovalskaya, Facebook’ta “bir katil için çalışıp ondan para almak imkansız” diyerek işinden ayrıldığını duyurdu. “Bu anda birçoğunuzun Viladimir Putin’in dost canlısı Ukrayna ülkesine saldırısı karşısında çaresizlik ve utanç hissettiğimizi biliyorum” dedi İnsan Hakları aktivisti Marina Litvinoviç. Biz Rus halkı Putin’in başlattığı savaşa karşıyız bu savaşı desteklemiyoruz bizim adımıza yürütülmüyor dedi. Bu ve buna benzer açıklamaları yapan yaklaşık 2000 kişi Moskova’da gözaltına alındı. Ruslara izinsiz protestoların yasalara aykırı olduğunu hatırlatıldı.Bazı medya kuruluşları devlet tarafından finanse edilen bazı şirketlerin çalışanlarına Ukrayna’daki olaylar hakkında kamuoyuna yorum yapmama talimatı verildiğini bildirdi. Tüm bunlara rağmen Perşembe akşamı Moskova’nın merkezinde binden fazla kişi toplanarak “Savaşa Hayır” sloganları attı. Petersburg’da yüzlerce  kişi sokaklara döküldü.
-Bu hayatımdaki en utanç verici ve korkunç gün. Benim ülkem bir saldırgan. Putin’den nefret ediyorum. İnsanların gözünü açması için başka ne yapılmalı!!! 40 yaşında Rus bir mühendis
Cevap, Parlamentonun üst kanadının sözcüsü Valentino Matviyenko’dan geldi. “Saldırıya karşı çıkanları sadece “anlık sorunları” umursadıkları ile suçladı.
Rusya TV sunucusu bütün bunları “insanları Nazi rejiminden koruma çabası olarak nitelendirdi ve abartmadan tarihte çok önemli bir kavşak olduğunu” söyledi

Ve yıl 2022, 1917 değil…..


FOTO BY  Matti adlı kişinin Pexels'daki fotoğrafı

BAKMAK VE GÖRMEK

 




“Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil
mi?
Hiç vaktiniz yok, “Fast live”, “Fast food”, “Fast music”,
“Fast love”…
Dikte ettirilen “yükselen değerler”, “in” ler, “out” lar…
Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen
bir pencere ardında bitecek hepsi.
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar,
Size sesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da
hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın
keyfini?
Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?
İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?
Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan
zaman?
Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz
bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?
Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza
megabaytlarınız mı yetmiyor? “
Yıllar önce yazdığım ve kitabımda yer alan”Bakmak ve Görmek” adlı yazımdan alıntılarla başladım bu hafta.
Bakmak ve görmek; farkına varmak,
gafletten uyanmak, odaklanmak, sezmek, şahit olmak, kalben
hissetmek, dikkat etmek gibi anlamları karşılayacak
biçimde kullanılmıştır. Günümüz insanının geçirdiği evrim
sonucu, farkındalığın günden güne azalması, etrafa verilen
tepkilerin bölgesel olmasına ve gitgide şahsileşmesine neden
oluyor. Herkes, oturduğu yerden verdiği tepkilerin, yerine
ulaştığını düşünecek kadar umursamaz olmaya doğru
yol alıyor. Her zaman gözünün önünde olan şeylere karşı
aşinalık, onun aykırı bir durum olarak görülmesini engelliyor.
Gözlerimiz ve algılarımız arasındaki bu uçurum, bir süre
sonra kapanması imkansız hale gelecek.
Yunus Emre, Mevlana; bakmak ve görmenin ötesine
gitmişler ,yüzyıllarca önce, irfan ve müşahede yoluyla görme
düzlemlerine ancak sıradan/günlük tecrübe düzeninden
çıkarak ulaşmayı başarmışlardır. Onların insana bakış açıları;
onun bir ‘sevgi varlığı”, sevginin de insanda birleştirici,
bütünleştirici bir eğilim niteliğinde olduğudur. İyiliği emretme,
kötülükten men etme düşüncelerini anlatmayı
amaç edinmişlerdir. Yeni şeyleri keşfetme içgüdümüzü birazda
13.yüzyılda bile var olan Yunus Emre’nin şiirleri , Mevlana’nın
Mesnevi ‘si ile insanın var olan duyusunu tekrar
hissedebilirsek ne mutlu bize. Ne mutlu farkında olana.

FOTO BY  Eugene Golovesov adlı kişinin Pexels'daki fotoğrafı

GOOGLE PLAY OLMASA DA İNDİR

 




Size nerede yaşamanız, nerede çalışmanız ve hangi partneri bulmanız hususunda yüzde yüz yardımcı olabilecek bir uygulama var deseydim???

Ve bu uygulamanın ücretsiz olduğunu söyleseydim!!!

Kiminiz öyle saçmalık mı olur diye söylenirken, kiminiz böyle bir uygulamanın asla ücretsiz olmayacağını dillendirirken, kiminiz ise böyle bir şeye inanmanın ne kadar güzel olabileceğini hayal etmiş olabilir.

Evet bu bir gerçek ancak üzücü haberim ise şu.

Bu uygulamanın 20’li yaşlarında olanların indirebileceği sınırı olmasıdır. Hemen üzülüp yelkenleri suya indirmeyin.

Açıklamama izin verin. Mesela, şu an kendinizi sakin hissediyorsunuz, ama öfkelendiğinizde kendinizi tanıyamayabilirsiniz ya da diyete karar verirken yemek yemenin cazibesine tok karnına değil de aç karnına ne kadar başa çıkabileceğinizi tahmin edemeyebilirsiniz.

Burada bir empati boşluğu var.

İşte 20’li yaşlarda gelecekteki benliğinizle sohbet etmek ve kendinize dürüst olmanız çok önemli. Prof Derek Parfit bir tür inanç ve hayal gücü başarısızlıkları nedeniyle gelecekteki benliklerimizi ihmal ettiğimizi düşünüyor. Ben de ona kesinlikle katılıyorum.

Araştırmalar yabancılar hakkında düşündüklerimizin aynısını gelecekteki benliğimizle ilgili de düşündüklerimizi ispatlıyor. Yani ona pek değer vermiyoruz açıkçası. Kimmiş ki gelecekteki benlik!!!

EMPATİ BOŞLUĞU yani, henüz tanışmadığımız bir versiyonumuzla tanışmak bizim için çok yorucu oluyor.

İşte bu uygulamayı hayatınızda etkinleştirmeyi başarabilirseniz, şimdiki siz ile gelecekteki benliğiniz arasındaki empati boşluğunu doldurmak hayal değil.

Sanal gerçeklik programları ile 35, 45 yıl sonrası yüzünüzün aldığı şekli görmek kadar korkutucu bir film yoktur herhalde ve onunla tanışmak bence çok etkili.

Hayatın en belirleyici anlarının yüzde 85’inin 35 yaş civarlarında gerçekleştiğini düşünürsek en çok çocuklara sorduğum soru kendilerini 35 yaşında nasıl hayal ettikleridir.

Gerçekten spesifik bir şekilde o anların sorularını sormalarını istiyorum…

İşinden zevk alıyor musun? Anlamlı mı? İyi kazanıyor musun? İşinden koşarak gittiğin bir ailen var mı? İlk çocuğun olduğunda kaç yaşındasın? Karınla ilişkin dürüst mü? Çocukların üniversiteye giderken sen kaç yaşındasın? Sağlıklı mısın? Seni mutlu eden ne? İstediğin ve hayal ettiğin her şey sığmış mı?

Bu tersine mühendislik ile seni gelecekteki benliğin ile orta noktada buluşturmayı hedefleyen bu program sensin.

20 sene sonra orada olmak istemediğin bir yerde olmak sana mantıklı gelir miydi?

Onun için para ve zaman hatta daha da ötesi ömür harcamak???

En iyisi yaşın kaç olursa olsun sen bu programı indir!!!!!

 FOTO   David Radomysler adlı kişinin Pexels'daki fotoğrafı

SÖYLEMESEM OLMAZ




 Neredeyse otuz beş yıldır yazdığım günlüklere baktığımda neler görmüşüm ???

Daha çok yüreğime, biraz da sağduyuma güvenmişim…

“Pişmanlık”, “Keşke”, yerine “Aşk olsun”, “Canın sağ olsun” kullanmışım…

İnsanların değişebileceğini, ama bazılarının asla değişmeyeceğini, ama buna rağmen,

İnsanların her zaman seni şaşırtabilecek potansiyele sahip olduğunu,

 “Çorabını giy, ellerini kurula” gibi defalarca söylemem gerekenleri bile aynı ses tonuyla söylemişim.

Mutlu olmanın bir kelimenin ötesinde olduğunu bilmemin, kaybetmekten önce geldiğini

Çoğalınca değerini kaybetmeyen şeyleri,

Uyurken dinlediğim kalp seslerinin hayatımda duyduğum en özgün şarkı olduğunu,

Günlük tutmanın beni özgür bıraktığını,

Başkaları için sevinmişim…

Kendi kararlarımı kendim vermişim…

Çocuk yapmayı ertelemişim…

Doğru zamanda emekli olmuşum…

Usansam da vazgeçmemişim…

Kavgaları ertelemişim…

Sevdim mi tam sevmişim…

İşimi severek yapmışım…

Emekli olmayı beklemeden sevdiğim işlere zaman ayırmışım…

Kendi çocuğumdan “Anne, en çok senin benim gibi olmandan hoşlanıyorum” lafını onun ergenliğinde duymuşum….

Bahar bayramlarında güzel dilekler dilemişim…

Her sabah kalkmak için bir sebep bulmuşum….

Bırak dağınık kalsın sloganı hayatımı kurtarmış…

Bir fındık tanesi büyüklüğündeyken bile çocuklarım ile konuşmuşum….

Daha çok dinlemişim….

Seçici olmamışım…

Zorlamamışım, ikna etmişim…

Gezmişim, dolaşmışım, notlar almışım…

Pencerelerin içini hayal etmişim….

Başarısız olmak ya da olmamanın, bütün meselenin bu olmadığını….

Bugün basit, zor, güzel, süreli ne mevzu ama… bahsettim ama söylemesem olmazdı.

Mutlu olmak …..

foto by Dorina Stati adlı kişinin Pexels'daki fotoğrafı