20 Aralık 2016 Salı

2016 ARTIĞI 2017



Baktığım her köşenin,  bir daha her istediğimde  göremeyeceğim yerler olduğunu bilmek acı veriyor. Bu bırakmanın, terketmenin güzel yanı herhalde. Çünkü bana huzur ve mutluluk veren şeyle vedalaşmak her zaman daha kolay olmuştur.  Keşke eski yılı da aynı sebepten bırakmak istemeyeydim. Ancak o kadar tanıdık geliyor ki bana 2017.  Acı, sefalet görünümüne bürünmüş, zoraki gülümseme  ile ayakta durmaya çalışan refah, sofrada oturmaya devam edecek.
 Yeni yilda umut etmek için, eski yılda ne ektik ki. Bu yüzden biçeceğimiz sadece  gözyaşı, mutsuzluk, keder olacak.
 Yeni yılımız kutlu olsun.

16 Kasım 2016 Çarşamba

ZEUS’UN KIZI;KALDIĞI YERDEN



 Bıraktığı yerden devam mı ediyordu. Kimbilir. Denize kavuşmak için bu sabah daha bir hızlı  adım atıyordu. Etraftan sürüklediği bütün sıkıntıları, dertleri, kötülükleri sırtına yüklemiş sağa sola takılarak ,kimini yolda düşürmemek için olanca dikkatli, onları denizin kavuştuğu karaya bırakmak için acele ediyordu. Hepsini, ancak alabilecek tek yer olan maviliklerin içine gömdü. Yol boyunca Chopin, Bahar Vals’ini kulaklarına fısıldarken, dalga sus işaretlerini doldurmak için sırasını bekliyordu.

 Bir çiçeğin goncası gibiydi  kuşların arasında, beyaz güvercin, diğerleri bunun farkındaydı, ama o, alelade, sadece uçuyordu. 

 Yaşlı yüzlere günaydın demek onu gençleştiriyordu. Yürürken aslında, arkalarında bırakmak istemedikleri, ama dönseler de göremeyecekleri uzakları terk ediyor gibiydiler. Günaydın sözcüğünü duyduklarında, kırışık yanaklarının, buğday tanesi gibi açılması öyle güzeldi ki beklenmedik eski bir sevgiliyi görmüşçesine. 16.11.201
 
#mutluluk, #sevgi,#sıkıntı,#arayış,#reenkarnasyon,#yaşam,#algı,#tarz,#zeuskız,#taksimdekigokkusagı,
#vazgeçme,#sonsuzluk,#aile,#kargaşa
 

19 Ekim 2016 Çarşamba

DENGE

Her şeyi boşlayarak yaşayabilmek nefes alabilmek gerekir. Nefes almak için sevilmeye, saygı duyulmaya ihtiyaç yoktur. Ama yaşamadığını anlayabilmek için bunlara ihtiyacın var. Ekmeksiz susuz yaşanmaz. Onlar zaten sende var. Ruhunda, özünde onlarla berabersin. Kimseye zorla senin kıymetini bildiremezsin, gözleri kör ise, kimseye tatlı sözler söyletemezsin, dilsiz ise. Hayatı kendine cehennem edip elin boş dönmektense, her gün hayal kırıklığı yaşamaktansa  niye gülüp geçmiyorsun ki inan bana daha kolay. Sadece yüksek bir eşikten atlamak gibi.  
Düşünün ki insanoğlu nice yetenekleri, yıllar sonra adeta eserlerini milyonlarca dolar vererek güven altına almaya çalıştığı sanatçıları sefalet içinde gözlerini yummalarına seyirci kalmıştır. Zaman gelince kocanız, çocuğunuz, anneniz, babanız, kardeşleriniz bile, sizi kıracak o güne kadar onun için yapmaya çalıştığınız her şeyi yok sayıp alalede biri gibi davranabilecektir. Lütfen rica ederim buna alınmayın. Buna doğanın bir kanunu gibi bakın, siz de sizden öncekilere yaptınız bunu belki. Ama haklıydınız. Onlar da kendilerine göre haklı olabilirler. Hayatın zaman olarak geçtiğini kabul ediyorsanız, hayatın sizin zamanınızdaki gibi olmadığını kabul etmek mecburiyetindesiniz Eskiden çalışmayan bir kadın, bazı şeyleri kanıksamaya mecburdu. Şimdi çalışan bir kadında da aynı şeye mahkum. Bunu perhiz yapan bir vücudun ilk zamanlarda şeker yemeyince verdiği tepkiye zamanla alışıp şeker yemesede tepki vermemesine benzetebiliriz.  Yani çalışıyor olmanız veya olmamanız bir süre sonra sizin söz hakkına sahip olmanız konusunda bir ayrımda bulunmuyor. Elbette bunu kendinizi tamamen teslim edin modunda söylemiyorum. Ama kibir ve ukalalık moduna girdiği zaman evliliklerin çabuk devrilme aşamasına girmesinden ve asla yakalanmayacak bir mutluluk tramvayına dönmesinden korkuyorum.
Hayatı, olduğu gibi kabul etmekten başka çaresi olmayan biri gibi umutsuz değil, ama rüzgar değirmenleriyle tek başına savaşacak kadar da fütursuz olmayınız. Kadının en iyi yapabildiği şey bu zaten “DENGE”
17.10.2016


11 Mayıs 2016 Çarşamba

KADIN HAMİLE KALINCA

 Bir garip hikayedir ki bu inanması güç çoğu kadın için. Acır erkek çocuğu olmayan kadına, bir diğeri doğurmuştur tosun gibi bir erkek çocuk.
-Ah canım üçüncü çocuğun olur inşallah erkek de, yüzün güler, der umarsızca
Düşünür karşıdaki kadın, bu nasıl bir cahilliktir, bu nasıl bir kör kuyudur ki içinden çıkılabilsin, yardımsız.
-İnşallah der geçiştirir. Yıl 2016
Bir erkek çocuğunu doğuranın da bir zamanlar bir kız çocuğu olduğunu unutacak kadar olduk mu değil, öyleydi zaten çok uzunca bir süredir. Değişmedi mi diye sormak lazım. Evet değişmedi diyor, sesler, duyuyorum. Nasıl değişsin ki tarihi kanıksanmışlığı bir kadın bile kabul ediyorsa. Kadın,  bir erkek çocuk doğurmadan kadından sayılmıyorsa. o kız çocuğu evin içinde bir hizmetçiden farksız ise, bulunduğu konumu ancak bir erkek çocuk doğurarak değiştiren annesini görüyorsa, birim birim büyürken…..

Daraldım yazarken bile. Kadınları her şeye mecbur gören bir zihniyeti kabul etmek mümkün değil. Ama kadınlara karşı savaşarak bunu başarmak da bana Don Kişot u hatırlatıyor maalesef.

31 Mart 2016 Perşembe

SON ROUND

Bir ağıt duyduğunuzda dili ne olursa olsun notalar size o acının ne kadar derin, çekilmez ve hatta altında ezilmenin ne demek olduğunu anlatmaya yeter. Notalar duygular gibi olduğu kadar rüzgar gibidir de sizin eğileceğiniz yanı da belirler. Aslında tam da mutsuz olduğunuzda bu yüzden daha ritmik  parçalar dinlemelisiniz. Müzik insanın kalbidir. Doğanın dili olduğu gibi onun da dilini anlayanlar başka başka dünyalarda yaşayıp bize, bizimle yaşıyormuş gibi görünürler. Denizin dalgalarla anlatmaya çalıştığı arasıra kızıp kızıp köpürdüğü, ağaçların kuşları da içine saklayarak fırtına da çılgınca, yeter bunca eziyet uçurumun içine sürüklenmek üzereyiz dimdik görünsek de…..dediğini duyar gibi oluyorum. Ben bunlara tanık olurken yanımdakine bakıyorum korkmuş mu diye ? Ama korkudan eser görmemekle beraber küstahlık ve cahillik içinde olanla aynı dünyayı paylaştığımızı düşünmek bana hiç adil gelmiyor. Beni değilse bile o ağaçların hışırtısını dinlemeyi özleyecek bir nesil için, o dalgaların içinde sırılsıklam olmayı özleyecek bir nesil için doğanın sesini duyalım. Dilini bilmesek te bir ağıt dinliyormuşçasına


2 Mart 2016 Çarşamba

VALSLERLE DANSETMEK



Besteci Dmitri Shostakovich’in  valsi eşliğinde, göğe uzanmak isteyen çimlerin arasında, ellerimi çiğ yapmış yapraklarına sürerken, oturduğum sandalyenin hiç kıpırdamıyor olması kimin umrunda…
Besteci İon İvanovici ‘nin valsi  eşliğinde, yanımda uçuşan kelebeklerin, henüz yeşermeye fırsat bulamamış dallara konup, ona cilve yaparken, renklerini güneşle parlatmasını seyrederken, gözlerim on senedir görmüyormuş kimin umrunda……..
Besteci  Johann Strauss’un Tritsch-Tratsch-Polka - sı eşliğinde çakıl taşlarının bütün bir kış hareketlerinden yorulmuş dalga, bu sabah onları sakince sevmeye yeltenmiş, bebek uykuları kadar dingin deniz, ben duyamıyorum kimin umrunda….
Ben ordaydım….


24 Şubat 2016 Çarşamba

MARTILARI ÖLDÜRMEK #CANSELİ #OZGECAN


10 Şubat 2016 Çarşamba

 Yaşadığınız her anı iki kere yaşama şansınız olsaydı. Görecektiniz aslında ne kadar farklı bir hayatınız olabileceğini. O zaman görecektiniz bunun için tekrar aynı yaşa dönmenin ne kadar yersiz olduğunu.
 Bugün Amerika’da ve tüm dünyada bir nevi vazgeçme günü kutlanıyor. Nelerden vazgeçebilirsin. Çikolatadan, sigaradan, alkolden. Onların içki ve alkol düşkünlüğünü göz önüne aldığımızda vazgeçecekleri daha çok şey varmış gibi görünüyor. Alışkanlıkları vazgeçilmez yapan nedir? Ona olan tutkumuzdur. Tutku, öyle bir kök salar ki dünyanıza. Ne bir yere göç ettirir sizi ne de durdurur yerinizde. Gözünüzün önünde harcanacak başka hayat olmadığını bile bile sarılırsınız ona. Tutku sizi esir eder. Aptallıklar yaptırır sorgulamadan. Ve sonunda kaybettiklerinizi karşınıza çıkarır hesap sordurur. Dersiniz ki olur mu böyle bir şey….
 Tutkularınızı hayata bağlamanıza……..