21 Kasım 2013 Perşembe

Ayrılık Antlaşması


 Yeni yapılan düzenlemelere göre, ayrılmak isteyen çiftler, hakim ve savcılar tarafından, sosyolog ve psikologlara yönlendirilecekmiş.  Bu sistem sayesinde, deneme sahalarında bile, 450 çiftin, 75 i boşanmaktan vazgeçmiş. Bu rakam, boşanmalarda, çocukların psikolojileri de göz önünde bulundurulursa, sevindirici bir gelişme. Çünkü halen, Türkiye’de, bazı verilere göre, her yıl  120.000 çift boşanıyor.

 Boşanma, maddi sıkıntılar kadar, manevi eksiklik hislerinden de kaynaklanıyor. Yaşanılan düğün öncesi peri masalı, düğünden sonra maskeleri düşürüveriyor. Bu, en çok kadını tahrip eden, bir tutum olarak karşımıza çıkıyor. Belki, burada biraz feminen,  bir bakış açısı yakalamış olabilirsiniz. Ancak, kendimi tenzi ederim ki gerçekler hiç de öyle değil. Kadın, doğası gereği, erkekten, daha romantik olabilir. Ancak, flört döneminde, traşsız ve parfümsüz karşılaşmadığınız biri ile, aynı şekilde saçı yapılı olmayan ve makyajsız bir kadınla, sabah aynı yatakta uyanmadığınız biri ile  , aynı evde olmak özellikle,  kısa süreli evlilik öncesi ilişkileri olan çiftler için, hiç de hoş bir sürpriz olmuyor. Tabi, boşanma sebeplerinde, dayak ve şiddeti, unutmamak lazım. Gerçi, çoğu tehdit nedeni ile boşanma safhasına bile gelemiyor, orası ayrı mesele.

 Bence, boşanmak, evliliklerin sağlıklı yapılmadığının, bir kanıtı gibi. Aslında fotoğraf belli iken, ortam ve şartlar nedeniyle, görüntü farklı renkler içerebiliyor. Ancak National Geographıc’ in ekim sayısında bir fotoğraf var ki bunun kanıtı gibi. 65-70 yaşlarında bir adam yanında 17 yaşında bir kız ,damat ve gelin, kızım bu resmi gördüğünde şöyle dedi.

 -Kral ve prenses.

Bazı şeyler öyle açık ki aslında.  Ama görmek istemiyoruz. Aynı bu fotoğrafın asla olmaması gerektiğini bildiğimiz gibi.



20.11.2013

19 Kasım 2013 Salı

10 Kasım 2013


 Eylem ve icraatlar, toplumları ikiye bölmek için değil, ortak bir kararda uzlaştırıcı olmak için atılan adımlar olmalıdır. Evrensel olarak, ekonomik ve toplumsal anlamda, ileri gitmenin bir çok yolu var. Ama bu yollardan hiçbiri, toplumu, çeşitli kitlelere ayırmaktan geçmez. Bu, o millete yapılacak en kötü harekettir. Onu, o meşhur muasır medeniyetler zirvesinden daha da uzaklaştırır.  Aşağıda resmini ekleyeceğim tabloda üst sıralarda olmak hangi millet istemez ? Ya bu sıralara girdiğiniz zaman, işinde gücünde çalışan insanların, daha fazla kazanacaklarını, daha kültürlü olacaklarını, daha adil yönetileceklerini, kısacası daha iyi şartlarda yaşayacaklarını bilseler. Peki kim sizi bu listelere girmekten alıkoyan.

2010 yılı İnsani Gelişmişlik Raporunda (IGR)Türkiye için  İnsani Gelişme Endeksinin Gelişimi ve Sıralaması

Yıl                                   Türkiye Sıralaması                                         Ülke Sayısı               Orta Noktadan Bakınız

1980                                          57                                                              95                           10 basamak aşağı

1990                                         71                                                               119                        11 basamak aşağı

1995                                        74                                                                 131                          8 basamak aşağı

2000                                        68                                                                 139                       2 basamak aşağı

2005                                        82                                                                 169                        3 basamak yukarıda

2009                                        84                                                                169                         1 basamak yukarıda

2010                                        83                                                                169                         2 basamak yukarıda

Mehter marşını bilmeyenimiz yoktur. Bu marş ile ne kadar ileri gidebiliriz ki ? Bunu deneyen olmuş mudur bilemiyorum.  Ama sözümü Kemal Atatürk’ten bir alıntı ile bitirmek istiyorum.



-“Türk milletinin istidadı ve kesin kararı, medeniyet yolunda durmadan, yılmadan ilerlemektir.”  Mustafa Kemal Atatürk

8 Kasım 2013 Cuma

2213


Ben size bugün, protein açısından, yediklerinin bile hesaplandığı ya da gündüz yorulduğu düşünülüp, akşama erken yatırılmaya çalışılan çocuklardan, bahsetmeyeceğim.  İşkence ve şiddet gören, bağımlı,  istismara uğramış, özürlü, küçük yaşta çalıştırılan,  çocuklardan bahsedeceğim.

 23 Nisan bayramlarında, makam koltuklarında oturtulup, bir günlük yürütme beklediğimiz bu  çocukların hakları, daha sonra nedense, bir daha hatırlanamayan, kötü diziler gibi oluyorlar. Ülkemizin,  taraf  olduğu, Çocuk Hakları Sözleşmesi,  02.09.1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu belge, insanların, 18 yaşına kadar çocuk olduklarını kabul ederek,  onlara,  barışçıl ve  ayrımsız  bir ortam sağlamayı taahhüt eder. Bildirgedeki katılım hakkından bahsetmeyeceğim. Çünkü normalde çocukların derneklere üye olmaya hakkı varken bu bildirgeye göre, Türkiye’de üye olma yaşı halen 18 yaş sınırıdır.

Yapılan istatistiklere göre, sokakta yaşayan çocukların sayısı 2213 tür. Bu sayı onların ne şartlarda yaşadığının, inanılmaz permütasyonlarına ışık tutuyor.  Size, İstanbul Barosu’nun bilgilerinden bir kısmını, aktarmak istiyorum.

* 1990-2003 yılları arasında 544 mayın patlamasında 284 çocuk yaşamını yitirdi, 253’ü de yaralandı.
* 2003 yılında işkence gördüğü tespit edilen 779 kişiden 96’sı çocuktu.
* 2003 yılında şiddet içeren 109 bin olayda 10 bin 383 çocuk fiziki ve manevi zarar gördü.
* 2003 yılında aile içinde yaşanan 5.142 şiddet olayında 424 çocuk şiddete maruz kalarak yaralandı.
* 2003 yılında polis tarafından haklarında işlem yapılan çocuk sayısı 83 bin 249 olarak tespit edildi.
* 2003 yılında 57 bin 587 çocuğun bağımlılık içeren madde kullandığı tespit edildi.
* 2003 yılında 640 bin kız çocuğu okula gönderilmeyerek eğitim hakkından mahrum kaldı.
* Türkiye'de ilköğretime devam oranı kız çocuklarının yüzde 69 erkek çocukların yüzde 73, ortaöğretime kayıt oranı ise kızlarda yüzde 48, erkeklerde yüzde 67.*

İçiniz daralmıştır umarım.  Ama bunlarla bitmiyor.

* Hiç aşı olmayan çocuk sayısı yüzde 4, 12-23 aylık bebeklerin ise yalnızca yüzde 41'i aşılı.
* Türkiye'de her üç çocuktan biri sağlıklı beslenemediği için gelişme ve büyüme bozukluğu içinde.
* 4-18 yaşları arasındaki çocuk nüfusu içinde 1 milyon 100 bin özürlü çocuk bulunuyor. 45 bin görme, 130 bin işitme, 500 bin zihinsel, 300 bin hareket engelleri olan özürlü çocuklar için verilen eğitim ise yetersiz.

* Türkiye'de 6-18 yaş grubundaki çalışan çocuk sayısı 6 milyon sınırında, çalışan çocukların yüzde 30'u okula gitmiyor.
* Türkiye'de koruma altındaki çocuk sayısı 16 bin 595, çocuğa karşı işlenen suçlarda son 5 yıldaki artış yanında çocukların işlediği suçlarda da artış olmuştur.
* Türkiye'de çocuk ihmali ve istismarı yaygın. Çocuk istismarının en yüksek oranını psikolojik ve fiziksel istismar türleri oluşturuyor. Çocuklar reklâm, müzik ve gösteri dünyasında yoğun bir şekilde tecimsel yaklaşımlarla istismar ediliyor.'

2213 bir film ismi değil, ama uzun bir roman olacak kadar, kısa bir isim.